Erzurumluİbrahim Hakkı''nın "Marifetnamesi" si yazıldığı 18. yüzyıldan bu yana bütün türk islam dünyasının en çok okunan eserlerinden biri olmuştur. Bulak (Mısır), İstanbul ve Kazanda defalarca basılan bu eser, Fıransızca ve Farsçayada çevirilerek bütün dünyada ilgiyle okunmuştur. Marifetname dini, tasavvufii
ERZURUMLUİBRAHİM HAKKI’NIN DÜŞÜNCE DÜNYASINDAN BAZI GÖRÜNÜMLER Hüsameddin ERDEM Prof. Dr., S. Ü. İlahiyat Fakültesi Din Felsefesi Öğretim Üyesi Tarih, kültür, din ve bilim açısından oldukça büyük bir insan olan İbrahim Hakkı (1703-1780), aynı zamanda, XVIII. yüzyılın yetiştirdiği
YanıtSayısı: 188. 10 sene önce. Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinin “Marifetname”si Erzurumlu İbrahim Hakki Hazretleri, yüz yapisi (kismen vücut yapisi) ve insan karakteri ile görüşleri şiir şeklinde aşağidaki gibi sunmaktadir: Burada, sadece yüz yapisi değil, vücut yapisi ve mimikler de ele alinmiştir. Baş
Erzurumlu İbrahim Hakkı Kimdir - 4 Hayâtını ilim öğrenmek, öğretmek ve kitap yazmakla geçiren İbrâhim Hakkı hazretlerinin vefâtında, iki oğlu ve iki kızı vardı. Oğulları, İsmâil Fehim ve Muhammed Şâkir'dir. Babasının neslinin devâmını Muhammed Şâkir sağladı. Kızları Şemsî Âişe ile Hanîfe Hâtun'dur.
erzurumlu ibrahim hakkı. 18. yy'da yaşamış, jeoloji, astronomi ve matematik bilgini. marifetname diye bi eseri vardı. dönemine göre bilimsel şeyler yazmakla beraber bir sürü hurafe de var bu kitapta. örneğin kimin ki kıçı yere yakın o fitneci olurmuş. (üzerime alındım yani:) ) bir de hemşehrisi vardır bunun, erzurumlu
LhHAB6b. Eklendi 20 June 2019, Görüntülendi 1377 Erzurumlu İbrahim Hakkı - Marifetname/11 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Yedinci göğün yapısını ve onda olan zühal satürn feleğini altı madde ile bildirir. Birinci Madde Zühal yıldızının mümessil feleğini bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar demişlerdir ki Yedi gezegenin biri zühal feleğidir ki, ay feleğinden itibaren sayılınca yedinci felektir. Güneş feleğinin üzerinde bulunup, yüksek felekler ismiyle şöhret bulmuş olan üç feleğin e büyüğü ve en yükseğidir. Zühal yıldızı, geyvan lakabıyla lakaplanıp, astronomlar on Büyük uğursuz, hızlı hindi demişlerdir. Bu felekte zühalden gayri yıldız yoktur. Bu feleğin hâkimi sadece zühaldir. Müşteri yıldızı, en büyük saadet; merih, cellat görünüşlüdür, ona küçük uğursuz demişlerdir. Fakat küçük saadet olan güzel yüzlü zühredir. Zühal ve karışık sofra görünümlü Utarit, güzel yüzlü güneş feleğinin altında karar kılmalarıyla iki aşağılıklar olarak isimlendirilip; üç yüksek ve iki alçak denilip, cümlesine başka bir nâm ile beş şaşırmış derler. Işıklı güneşe büyük ışıklı, güzel görünümlü aya küçük ışıklı denilip; hepsi de yedi gezegen nâmıyla meşhur olmuştur. Astronomlar, zühal yıldızı için üç adet felek ispat edip; birinci felek ki küllî felektir, merkezde, eksende, kutupta, kuşakta ve harekette burçlar feleğine benzediği için buna Mümessil felek demişlerdir. İkincisi, merkez dışı felektir ki, mümessili altında iki paralel yüzeyde bulunup, dönüş merkezi dayanıklı olduğundan, buna Taşıyıcı felek demişlerdir. Üçüncü feleğe Döndürücü felek derler ki, zühal yıldızı onun tarafında çakılmış olup; döndürücü felek kendi merkezi üzere hareketiyle döndükçe, zühali, hareket ettirip, döndürdüğü için buna Döndürücü felek demişlerdir. Mümessil felek, küllî felektir. İki paralel yüzeyle çevrili yuvarlak bir cisimdir. Yüksek yüzeyi üstünde olan sabit yıldızlar feleği, onun çukur yüzeyine ve alt yüzü, altında ola müşteri feleğinin yumru yüzeyine teğettir. Bu feleğin üstünde ve altında bulunan diğer küllî felekler gibi büyük feleğin hareketine uyup; ilk hareket ile âlemin merkezi çevresinde doğuda batıya hareket eder. İkinci olarak, kendi hareketiyle âlemin merkezi çevresinde, sekizinci feleğin hareketi kadar, batıdan doğuya âheste gider. Anlatılan bu feleğin altında ola felek küreleri dahi aynı şekilde doğuya yönelik hareketle muttasıf olup ve bizzat da batıya yönelik hareketle muttasıf olmuşlardır. Açıklaması gelecektir. İkinci Madde Zühal yıldızının, merkezinin dışındaki feleğinin yapısını bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlara göre; yedi gezegen yıldıza ârız olan çeşitli işlerin tanzim ve tesviyesi, küllî feleklerin içlerinde, cüzi ve ikinci feleklerin çeşitli dönüş ve tavırlarının isbatı gerekir. Zühal yıldızının durumunun nizamı için mümessil feleğin cisminin içinde yani iki paralel yüzeyle kuşatılmış olan gövdesi içinde Hamil taşıyıcı nâmıyle ikinci bir felek takdir etmişlerdir. Bu takdir olunan ikinci felek yere şâmil ve merkezi, âlemin merkezinden kendi çapının parçalarıyle altıbuçuk derece uzaklık ile en üst tarafında, dış iki paralel yüzeyle kuşatılmış küre bir cisimdir. Bu kürenin yumru yüzeyi ilk feleğin yumru yüzeyiyle bir noktada temas etmişlerdir ki, o nokta evc doruk ismiyle isimlendirilmiştir. O nokta âlemin merkezine nispetle en uzak noktadır. Zühal yıldızı o noktaya geldikte; yerin merkezinden oldukça uzak ve yüksek olmuştur. Bunun gibi, bu ikinci feleğin iç yüzeyi, birinci feleğin iç yüzeyine doğu noktasında teğettir. O noktaya haziz etek adı verirler. Bu nokta, âlemin merkezine nispetle en yakın noktadır. Zühal yıldızı bu taşıyıcı feleğin hareketiyle bu noktaya geldikte; yerin merkezine oldukça yaklaşmış ve alçalmış olur. Şu halde bu hareket ettirme takdirince o ilk felekten bu taşıyıcı nâmıyle meşhur olan ikinci felek ayrılıp, bu surette boşaldıkta, ilk felekten zorunlu olarak değişik kalıklıkta iki küre geriye kalır ki, biri ikinci feleği içine alır, biri ikinci felekten boşalır. Taşıyıcı feleği kuşatan kürenin ince tarafı, doruk noktaya, kalın tarafı eteğe doğrudur. Öteki kürenin kalın ve ince tarafı bunun tersinedir. Bu iki kürenin, mümessil feleğin tamamlamakta katkıları olduğundan birine dolanın tamamlayıcısı ve birini boşalanın tamamlayıcısı adını vermişlerdir. Her feleğin özel bir hareketle dahi hareketi kararlaştırılmış olup; kendine mahsus eksen ve kutuplar üzerinde deveran edip, dönüşünü tamam etmek kesin bir iş olmakla; zühal feleğinin taşıyıcı feleği, burçlar feleğinin altında, mümessil feleğin altında kendi hareketiyle batıdan doğuya hareket edip, yıldızları kendisiyle beraber hareket ettirir. O halde zühal yıldızı onunla gidip, oniki burcun her birinde ikibuçuk sene ikamet edip; yirmidokuz sene beş ay altı günde bir devresini tamamiyle tamamlar. Taşıyıcı felek, yerden çok uzak ve dairesi geniş olmakla; zühal yıldızının hareketi, altında bulunan diğer gezegenlerden ağır görünür. Allah her şeyden münezzehtir. Üçüncü Madde Zühal yıldızının döndürücü feleğini bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar yine yıldızlarının durumlarının tanzimi için bu kadar miktarla yetinmeyip; ancak güneşte merkez dışı olan bir başka ikinci felekten söz etmişlerdir. Lakin diğer gezegenlerde yere şâmil olmayan küçük gezegenler tespit edip, bunlara Döndürücü felekler adını vermişlerdir. Şimdi zühalin döndürücü feleği, zühalin mümessil feleğinde yere şâmil olmayan bir küçük felektir ki, yıldızın kendisi, taşıyıcı ve merkez dışı olan ikinci feleğin kuşağında yerleşmiştir ki, çapı, taşıyıcının iki yüzeyine teğettir. Döndürücü felek tek bir yüzeyle kuşatılmış bir küredir. Taşıyıcı feleğin içinde, kendi mekânında belirli bir hareketle batıdan doğuya yani burçlar sırası üzere dönüp; bir tarafında iki kutbu arasında çakılmış olan, zühal yıldızını da döndürür. Bu döndürücü felek, kendi merkezi çevresinde batıya doğru hareketiyle bir gün bir gecede kendi kuşağının üçyüzaltmış derecesinden bir dereceye yakın hareketiyle, bu yıldızı, güneşin ortasına mutabık hareket ettirir ki, senede bir kere devresini tamam eder. Buna Yıldızın değişik hareketi derler. Zühal, bir yüzey ile çevrili bir kürevî cisimdir, içi dolu ve ışıklıdır. Zühal, döndürücü feleğin içindedir ki, yıldızın yüzeyi, döndürücü feleğin kuşağı üzerinde onun yüzeyine ortak bir noktada teğet olmuştur. Yani zühalin cismi, döndürücününkine tamamen temas etmiştir ve taşıyıcının bir tarafında döndürücü feleğin hareketi gibi belirli bir sıra üzere zühal yıldızının dahi kendi merkezi etrafında dönücü olduğunu rasatçıların çoğu görmüşlerdir. Çünkü zühal feleğinin durumu özetle yazılıp ve parçalarının tertibi takrir ve yapısı ve şekli bu kadarca beyan ve tasvir olunmuştur. İmdi bu kıyas ile bunun boşluğunda olan müşteri feleğinin ve onun içinde olan merih feleğinin ve güneş feleğinin içinde bulunan zühre feleğinin şekil e durumlarını her yönleriyle, bu zühal feleğine benzerliklerinden, tamamiyle bilinmiştir. Lakin bunlardaki üç feleğin hareketleri, değişik ve yıldızlarının nitelikleri farklı; uzaklık ve cisimleri farklı olmakla; her birinin hareketlerinin miktarlarını, yıldızlarını ve sıfatlarını, uzaklıklarını ve kürevî cisimlerini birer bölüm ile tafsil ve kendilerine özgü özelliklerini beyan etmek lazımdır. Dördüncü Madde Zühal yıldızının düz gitme, durma, yavaşlama ve süratini; geri dönmesini ve şaşkınlığını; güneş ile olan bağlantı ve güneşe yaklaşmasını bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar demişlerdir ki Yedi gezegenden güneşle aydan gayrisine, yani üç yüksek ile bir alçağa, beş şaşırmış denilmesinin sebebi; bunlar kâh düz, kâh yavaş giderler, kâh durur, kâh geri dönerler. Yine bazen durup yavaş yavaş hareket ederler, bazen de düz ve süratli giderler. Bu durumların açıklanması budur ki Döndürücünün doruğunda oldukta; kendi merkezi, döndürücünün merkezi hareketine, burçlar sırası üzere muvafakat edip; yıldız, hızlı hareket eder görünür. Yıldız, döndürücüye bir miktar meylettikte; düz hareket eder. Eteğe inmesi halinde, kendi merkezi inişte olduğu için hareketi görünmez olup, yıldız duraklar görünür. Yıldız, döndürücünün eteğine yakı oldukta; kendi merkezinin sıraya aykırı hareketi, döndürücünün merkezi, taşıyıcının hareketiyle uygunluk üzere olmayıp iki hareket birbirine karşı ve muarız olduğu için, yıldız durur görünür. Yıldız, eteğe indikte; kendi merkezinin hareketi, döndürücünün merkezininkinden fazla olduğu için yıldız, geriye döner görünür. Yıldızın dönüşü tamam olup, iki hareket yine eşit geldikte; ikinci kez durur görünür. Bu duruştan sonra yükselme halinde kendi hareketi yine görünmez olur. Yıldız yine yavaş hareket eder görünür. Bu yavaş hareketten sonra yine düz hareket eder görünür. Halbuki yıldız, kendi dönüşüne düz hareket devresini ihtilâfsız tamam eder. Zira ki, feleklerin ve yıldızların hareketleri, kendi küreleri kuşağına oranla ebediyyen basit ve benzerlidir. Yıldızın geriye dönüşünden önceki durağına ilk makam, sonrakine ikinci makam derler. Zühal yıldızının geriye dönüşü dört ay, düz hareketi sekiz ay ve yirmi gündür. Güneşe kıyasla beş şaşırmışa bağlantı ve yaklaşma ârız olmuştur. Zühalin, döndürücüsünün orta yerinden kendi merkezine uzaklığı; güneşin merkezinin burçlar feleğinden olan orta yerinden döndürücünün merkezinin orta yerinin uzaklığı gibidir. Zühal yıldızı, döndürücüsünün ortasının doruk noktasında bulunduğu halde, hep orta bir yakınlıkla güneşe yakın olur. Zira ki güneşin merkezi, döndürücünün merkezinden uzak oldukça, döndürücünün orta zirvesinden yıldızın merkezi dahi güneşin uzaklığı kadar uzak olur. Tâ güneş, döndürücünün merkezine karşı oluncaya değin, yıldız dahi döndürücünün eteğine iner. O halde zühal yıldızının güneş ile uzaklık ve yakınlığı, döndürücüsünün zirvesinde bulunduğu halde uygun olur. güneş ile karşılıklı olması, döndürücünün eteğinde bulunduğu halde olur. Müşteri ve merih yıldızlarının dahi güneşle bağlantıları bunun gibi bulunur. Her biri kendi bölümünde anlatılacaktır. Zühal yıldızının her iki yaklaşması arasında olan müddeti, bir sene onüç gündür. Zira ki her üçyüz yetmişsekiz günde bir kere, burçlar feleğinde, güneşin mekânına gelip, bu yüzden görünmeyip yakın olması itibariyle bu duruma iki gezegenin çakışması ve güneşe yaklaşması denilmiştir. Zühal yıldızının taşıyıcı feleğinin, burçlar kuşağından güneye ve kuzeye ikişer buçuk derece eğilimi mevcut iken döndürücü feleğin dahi zirvesi ile eteği, eğilimli feleğinden kâh güneye kâh kuzeye dört buçuk derece kadar eğilimli olduğundan; bu yıldızın seyrinde enlem değişikliği bulunup, şaşırmış gibi görünüp, bundan dolayı şaşırmış olarak isimlendirilmiştir. Beşinci Madde Zühal yıldızının doruk ve etek noktalarını, tepe ve kuyruk düğümlerini bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar demişlerdir ki Yedi gezegenden her yıldızın bir doruğu vardır ki, o, ona ulaştıkta; kendi feleğinden ve yerden oldukça yüksek ve uzak olmuş olur. Zirvenin karşıtı olan yere Ete derler ki, yıldız ona geldikte; yere yakın olmakla kendi feleğinden oldukça aşağıya inmiş olur. O halde yıldız, zirvesinde yoldukça kuvvet bulup, eteğe geldikte zayıf olur. Feleğin ilk yarısında oldukça, eteğe inici olup ikinci yarısında zirveye yükselici olur. Zirvelerle etekler arası uzaklığı belirlidir, asla değişmez. Zira ki burçlar feleğinden zirve yerleri bilinse, onların karşıtı etek yerleri itibar olunur; aksiyle dahi bulunur. Tepelerin yerleri bilindikçe; kuyrukların yerleri dahi bilinir; aksiyle de belirlenir. Zira ki, zirveler mukabili etekler olduğu gibi, tepeler mukabili de kuyruklardır. Bu o yerdir ki, onda gezegenlerin felekleriyle burçlar feleği kesişmiştir. İki yerde, iki kesişme noktası oluşmuştur ve birbirine karşılıklı gelmiştir. Bu durumda o iki noktanın birine tepe, birine kuyruk derler. Tepe o noktadır ki, yıldız yondan ayrıldıkta onun enlemi kuzey olur. O noktanın karşısında olan noktaya kuyruk derler ve bu o noktadır ki, ondan yıldız geçtikte, onun enlemi güneyde olur. Burada enlemden murat, güneşin yolundan, yıldızın güneyde ve kuzeyde bulunan uzaklığıdır. Zühalin doruğu, tepe ve kuyruk noktaları ortasında yani eğilimli feleğin burçlar kuşağından kuzey tarafına fazla meylinden elli derece geridedir. Çünkü ayın zirvesinden başka zirveler ve öteki noktalar, sabit feleklerin yavaş hareketine uygun hareket edicidirler. Şimdi rumî tarihin binbeşyüz onyedi senesinde zühalin zirvesi, yay burunun dokuzbuçuk derecesinde olup; eğer dahi yay burcunun karşısında olan ikizler burcunun aynı şekilde dokuzbuçuk derecesinde belirlenmiştir. Tepesi yengeç burcunun dokuzbuçuk derecesinde olup, kuyruğu dahi yengeçin karşısında olan oğlak burcunun bunun gibi ondokuzbuçuk derecesinde belirlenmiştir. Lakin halen rumî tarih, şu anda ikibin altmış dokuz seneye başlamıştır. Hicrî sene de, binyüzyetmiştir. Şu halde, astronomların çoğu, sözbirliğiyle zirvelerin ve eteklerin her yetmiş güneş yılında bir derece hareketleri hesabiyle, o tarihten bu tarihe gelinceye değin her biri yaklaşık olarak sekiz derece hareket etmiştir. Halen zühalin zirvesi, yay burcunun onyedi buçuk derecesine ve eteği, ikizlerin aynı derecesine gitmiştir. Tepe noktası, yengeç burcunun yirmiyedibuçuk derecesine ve kuyruk noktası, oğlak burcunun aynı derecesine yetmiştir. Şimdi buna kıyasla her tarihte tepe ve etek noktaları bilinir. Altıncı Madde Zühal yıldızının tabiat ve vasıflarını, uzaklık mesafesini, cisminin ölçüsünü bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar demişlerdir ki Bu zühal yıldızının tabiati son derece soğuk ve kurudur. Gündüzsel erkek bulunup, en büyük uğursuz bilinmiştir. Buna bakmak, keder ve üzüntü vericidir. Nitekim çiçek zühreye bakmak, sevinç ve safra verici bulunmuştur. Bu yıldıza, ahmak, cahil, cimri, kıskanç, yalancı, lanetli, gamlı, tenbel, kalın kafa ve zararlı sıfatları nispet kılınmıştır. Bu yıldız, rahimlere düşen döllere şans olsa; bunun tabiatı ve vasıfları, o döllere Allah'ın izniyle sirayet edip olan çocukta, bu vasıfların ortaya çıkması tecrübe olunmuştur. Bu yıldız, çarşamba gecesiyle cumartesi gündüzüne hâkim bulunmuştur. O gece ve gündüzün ilk saatleri buna nispet kılınmıştır. Rasatçılar, geometriciler ve matematikçilerin ittifakıyle zühal feleğinin yumru yüzeyinin âlemin merkezinden uzaklığı takriben otuzüçbin kere bin ve beşyüz onbin dörtyüzelli fersah ölçülmüştür. Bu ölçülen feleğin kalınlığı, onbin kere bin ve beşyüzonyedibin dokuzyüz altmışüç fersah takdir ve tahmin kılınmıştır. Zühal yıldızının cisminin yerküre kadar bulunduğu geometrik deliller ve matematik hesaplarla ispat olunmuştur. Bizim bu felekler ve yıldızların durumlarını özetle aradığımız, ibretlerle dolu kâinatta, ilahî cilveleri görüp, hayran olmak ve yaratıcısını bilmektir. Her şeyden geçip ona yönelmektir. Biz bu kitapta yazdığımız yıldızların cisimlerinden murat, hakiki cisimlerdir ki ölçü ve tartı hesabiyle ilk iş olarak cisimlerin ölçüleridir. Astronomik ölçülere feleklerin çakışması, güneşe yaklaşması, kaybolması ve vakitlerin tayini için yıldızın yakınlık ve uzaklığı sebebiyle ve gözetleme hesabıyle tahmin olunan itibarî cisimler değildir. Bunlar kesin bilgilerdir.
Marifetnâme B Altıncı Madde Sıhhat durumunda alışılan istifranın en güzel türleri bulunan cima ve hamamın itidalini bildirir. Ey aziz, malum olsun ki, top bilginleri demişlerdir ki Sıhhatteyken alışılan boşalımların en kolay ve en faydalısı, cima ve hamamdır. Cimanın en faydalısı, birinci hazımdan sonra vâki olanıdır. Bedenin hararet, rutubet ve kuruluğunda, boşluk ve doluluğunda itidali sırasında bulunandır. Eğer o, hata ile bu itidallerin dışında bulunduysa; bedenin hararet, rutubet ve doluluğunda bulunan cimaın zararı, onun soğukluk, kuruluk ve boşluğunda bulunandan daha az ve daha kolaydır. Cima şehveti kuvvet bulmadıkça, âlet düşünmeksizin ve bakmaksızın yayılmadıkça, ona öne alma ile girişme, vücuda zararlı bir oyundur. Faydalı cimaın alâmetleri odur ki Onun akabinde vücuda hafiflik, tam neşe, yemek isteği ve uyku gele. Ta ki fazla maddenin boşalımı hâsıl olmuş ola. zira ki mutedil cima, tabii harareti def ile bedeni ferahlandırır. Yemem ve beslenmeye bedeni hazırlar. Gazabı zayıflatıp, kötü vesveseyi ve sevda düşüncelerini giderir. Balgam hastalıklarının çoğu onunla gider. Çok olur ki, cimayı terk edenin menisinden kötü buharlar dimağına çıkıp, baş dönmesi ve göz kararması gibi belalar başına gelir. Meni buharı, bedenin içinde hapsolup, kaplarına dolduğunda husyeleri şişer, kasık acısı ve beden ağırlığı hâsıl olur. Cima yapıldığında sürakte hafiflik ve şifa bulur. çok cima, endamı boşaltır, kuvveti düşürür ve gözü zayıflatır. Müptelasını titretip, sinirlerini boşaltır. Acuzeye, çirkine, hastaya, küçük bâkireye ve uzun süredir cima olunmayan dula cimadan kaçınılmak elzemdir. Zira ki bular, elbette kuvveti çeker, âleti yumuşatır, rutubeti kurutur ve üzüntü verir. Pişmanlığa sebep olur. Livata, tabiata aykırı ve zararlıdır. zira ki ihanet ve eziyeti toplar, inzal zevkini önler. Genç ve güzel kadınla cima, vücuda sıhhat, hislere kuvvet verip, tabiatı mesrur ve kalbi huzur dolu eder. Zira ki tabiat ona eğilimli olduğundan, meni boşalması çok olup, o fazla madde bedenden gider. Cima şekillerinin en iyisi odur ki Kadını sırtı üzerine yatırıp, açılmış baldırları arasında dize gele. önce uyun, konuşma ve iltifat ile göğüs, dudak ve yanağını öpmeli. Göğüs ve kasığını ovmalı. Sonra âletiyle bız'a sürmeli ve kadının gözüne bakmalı. ta ki şehvetin şiddetinde ikisi de eşit ola. Vakta ki kadının gözü değişip, göğsünden menisi ayrılmakla ister ki erkeği göğsüne ala. O zaman üzerine düşüp, sokma ve çekme ile inzali vaktine hazır ola. İnzalden sonra kadının karnı üzerinde bir miktar kala. Ta ki iki meni karışıp, rahme girmeye yol bula. Evlat arzu eden bu âdab üzere hareket kıla. Ta ki inzalı kolay olup, kadın dahi ondan lezzet ala. Tam bir çocuk vücuda gelip, hepsi âfiyet bula. Boşalma tamam ola. Zinhar kendi yatıp kadını üzerine almasın. Ta ki artan meni mesane yolunda kalmasın ve onda kokuşup, hastılak olmasın. Bız'ın rutubeti ona damlayıp, ondan, ondan, mesane iltihabı kalmasın. Cimaı tahrik eden şeylerin biri, insanların cima ettiğine muttali olmaktır. Biri kadın seslerinin nağmesini duymaktır. Biri dahi hayvanların cima ettiğini görmektir. biri de cima ile ilgili hikayelerdir. Kasık kıllarını kesmek de şehveti uyandırır. Bu durumda başka şeyler düşünerek, bu arzuyu yenmek gerekir. BEYT Nazar-ı şehvet için rup-u zenan ağ olsun Zeni olmazsa kişinin sağ eli sağ olsun Deyip, eliyle istimna etmek, üzüntü ve sıkıntıya sebeptir. Cima ile boşalımı terk edinin cildinin içinde olan hararetle rutubetten bit oluşup, hareketiyle ürer. Kâh olur ki, bit bedende defaten hâsıl olur. bu derece çoğalır ki, rengi sarartıp, uykuyu kaçırır ve şehveti keser. Onun için erkekler ziyade bitli olur. Onun ilacı beden ve elbiseyi temizlemede ihtimamdır. Tuzlu su ile yıkanmaktır. Sonra tatlı su ile yıkanma ve ipek gömlek ile tamamdır. Hamamın en iyisi, binası eski, içi geniş, suyu tatlı, sıcaklığı orta olandır. Onun ilk odası soğuk ve rutubetli, ikincisi sıcak ve rutubetli, üçüncüsü sıcak ve kuru olandır. Böylece vücut sıhhatini koruyup, ter boşalımı için hamama giden onun sıcak olan üçüncü odasına yavaşlıkla girsin. Ondan çıktığında yine yavaş yavaş dışarı gelsin. Hamamın içinde uzun bekleme, baygınlık, bulanıklık, ıstırap, kuruluk ve hafakan verir. Mizacı kuru olan, suyu havadan çok kullanmalıdır. Şu halde rutubete şiddetli ihtiyacından, evinin döşemesine su serpip yatmalıdır. Rutubetli buharı çoğaltmak için, hamamın içine su dökmeli ve hapsetmelidir. Mizacı rutubetli olan havayı, sudan çok kullanmalıdır. Şu halde ayrışma ve kurumaya ihtiyacının çokluğundan, su kullanmadan önce, çok terlemelidir. Sıhhatini koruma bakımından hamamda çok ter ayrışması gerekir. Zira ki cildi, rutubetli ve kızarmıştır. Beden pörsümeye ve sıkıntı gelmeye başlarsa, o vakit süratle dışarıya gelmelidir. Hamamdan sonra, örtünme ve kurulanma her mevsimde ziyade kılınmalıdır. Zira ki beden, hamamın havasından daha soğuk olan havaya çıkar. Beden hamamın suyundan emip, çektiğinden, onun ârizî hareketi, ondan süratle gidip, tabii olarak soğuk olan su, soğukluğunu bulduğunda, bedeni dahi soğutur. Eğer hamam, yemekten sonra vâki olduysa, bedenin yağlanmasına sebep olur. Lakin sirke balı içerse, hastalıktan emin olur. İtidal üzere yağlanır. Eğer hazmolunduktan sonra hamama giderse, yağlanır ve hastalıktan emin olur. Midenin boş olduğu zaman hamam yapmak, bedeni kurutur. Zira ki aslî hareket ile arazî harareti toplar. Riyazeti az olan kimse, hamamda terlemeyi çoğaltsın. Ta ki riyazî hareketlerle ayrışacak fazlalıklar, hamam ile ter olup gitsin. Bu boşalma ile vücut, mizacının itidaline yetsin. Soğuk su ile yıkanma, gençlerin bedenine güç verir. Yaz günlerinde, öğle öncesi sıcak mizaçlı ve normal etli olan kimselere sıhhattir. Ama ihtiyarların, çocukların, ishal ve nezlesi olanın, hazmı eksik olanın bedenine zarar ve ziyan eder. Kültürlü kaplıcaları kullanma, yani kükürtten kaynayan ve galeyan eden sıcak su ile yıkanma, fazlalıkları atıcı, titreme ve felce ilaçtır. Uyuzu iyileştirir, mafsal ve romatizmaya şifa verir. Madenî suların hepsi, beden kokularını giderir, yaralara merhemdir. Bu ilaçların vücuda olan menfaatlerini Allah Taâlâ en iyi bilir. Yedinci Madde Çok kullanılan ilaç ve gıdaların tabiat ve menfaatlerini, özellik ve hükümlerini ebced harflerinin terkibince bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki, tıp bilginleri demişlerdir ki Herkes kendi vücudunun hekîmi olmalıdır. Kullandığı ilaç ve gıdaların tabiat ve menfaatlerini bilmelidir. Her birisini hükmüyle kullanmalıdır. Ta ki vücudu sıhhat üzere kalmalıdır. Gıdalardan her birinden her bir deva ki, insan bedeninde keyfiyetiyle tesir eder. Gerçek o ilaç, insan bedenine gelip, onunla beden kendi tabii hareketinden uyanırsa; eğer bedene insanî keyfiyetten ziyade tesir etmezse, o ilaç mutedil; eğer bedene keyfiyetten ziyade tesir ederse, o ilaç itidallerden ve o keyfiyetten yana dışarıdadır. Şu halde eğer o tesir az olup, hissedilmezse, o ilaç birinci derecedir. Eğer bedene zarar verirse, lakim zararı helak edici değilse, o ilaç üçüncü derecededir. Eğer zararı ölüme varırsa, o ilaç dördüncü derecededir. Ona zehir ilaç adı verilmiştir. Gıdaların da hükümleri, bu ilaçlar gibi bulunmuştur. Hepsinin hükümleri hece harfleri tertibiyle açıklanmıştır ELİF İbrişim Sıcak ve rahattır. Özellikle hamı faydalıdır. Kurusu, bit türemesine engeldir. İcsas erik İkinci derecede soğuk ve rutubetlidir. Onun tatlısı mideyi bozar ve ishal eder. Ekşisi, kalbi teskin edip, safrayı söker. Eksisi, tatlısından daha az ishal eder. Ispanak Birinci derecede soğuk ve rutubetlidir. Gıdası iyidir. Sıcak ve kuru olan akciğere ve göğse faydalıdır. Karnı yumuşatır. Bel ve sırttaki kan ağrılarını giderir. Eftimon Bir kuru ottur ki, birinci derecede kuru ve ikinci derecede sıcaktır. Kokusu müsekkin, düşkün ve yaşlılara faydalıdır. Sevda hastalıklarını ve balgamı gidericidir. Sara ve malihülyayı defedicidir. Gençleri ve hararetlileri susatır Anason Bilinen bir tohumdur ki, üçüncü derecede kurutucu ve ısıtıcıdır. Böbrek, mesane, rahim, karaciğer ve dalak tıkanıklıklarını açar. Yeli ayrıştırmada tam etkisi vardır. Baş ağrısı ve safravî hastalıkları teskin için buhar ve suyu faydalıdır. Ezilmişi gülyağı ile kulağa damlatırsan, kulak içinde çarpma ve düşmeden ârız olan ağrıları dindirir. Bevli ve hayzı söker. Balgamdan doğan susuzluğa faydalıdır. Süt ve meniyi çoğaltıcı, zehrin zararını gidericidir. İsmet İsfahan sürmesi denir. Öldürücü kurşun madeninin cevheridir. Birinci derecede soğutucu ve ikinci derecede kurutucudur. Ekşisiz kurutucu ve kabız edicidir. Gözü kuvvetlendirir, burun kanını keser. Ürüz pirinç Bilinen gıdadır ki, birinci derecede ısıtıcı ve ikinci derecede kurutucudur. Suyuyla yıkanmak, uzuvları kirden pak eder. Yenmesi, mideyi temizler. Süt ile pişirilmesi meniyi fazlalaştırır. BE Basal soğan İkinci derecede kurutucudur. Üçüncü derecede ısıtıcıdır. O, ayrıştırıcı, kesici, yumuşatıcı ve açıcıdır. Damarların ağızlarının açmak, onun halidir. Kuvvetlisi, yüzü kızartır. Tuz ile siğili söker. Normal olarak yenmesi, mide ve iştihaya kuvvet verir, çok yenmesi, baş ağrısı yapar ve aklı hafifletir. Pişmiş soğan çok gıdalıdır. Lakin susatıcıdır. Parlamaya faydalı, basur ağızlarını açıcıdır. İdrarı kuvvetlendirici, tabiatı yumuşatıcı, zehirli rüzgâra faydalıdır. Pişmişi yaranın üzerine sarılırsa, ağrıyı dindirir. Bıttıh-ı asfar kavun Birinci derecede ısıtıcıdır. Süratle safraya dönüşür. Onu sirke balı düzeltir. Bıttıh-ı ahzar karpuz İkinci derecede rutubet verici ve soğutucudur. Bedeni kirden açar. İdrarı çoğaltır. Mesanede oluşan ve böbrekte peydahlanan taşları düşürücüdür. Yemek ile yenmesi faydalıdır. Beyz yumurta En iyisi, yağ içinde yarı pişirilen tavuk yumurtasının sarısıdır. En faydalısı, taze olan yumurtadır. Sarısı hararete, beyazı soğukluğa ziyade meyilli olmuştur. ikisi dahi rutubetli ve faydalıdır. Beyazı yüze sürülse, güneş tesirini ve ateş sıcaklığını manidir. Sarısı bal ile karıştırılıp, yüzdeki sivilcelere sürülse, onu giderir. Beyazı, göz ağrılarına, boğaz sertliğine, ses kesilmesine, nefes darlığına, öksürüğe ve kanın havalandırılmasına faydalıdır. Tavuk yumurtası, çabuk nüfuz edici, en iyi kimyon ve en çok gıda ve meni vericidir. Bayat yumurtanın sarısı kabız edicidir. Dövülmüş mazı ile ishali kesicidir. Yumurta et kuvvetindedir. zira ki o, hayvanın cüzüdür. Belki kuvvetli hayvandır. Bazican patlıcan İkinci derecede ısıtıcı ve kurutucudur. Sevda, baş dönmesi, tıkanıklık, uyuz ve cüzamı doğurur. Rengi bozar, sarı ve siyah eder. Bindük fındır Hararet ve kuruluğa meyillidir. Hazmı ağırdır. Cinsî kuvveti artırır. Baş ağrısı ve mide bulantısı doğurur. Dimağa yararlı olup, öksürüğü defeder. CİM Ceviz Birinci derecede kurutucu ve ikinci derecede ısıtıcıdır. Onun baş ağrısı vardır. Hazmı güz ve harareti çoktur. özelliği, ağzı tebşirdir. Bal ile soğuk mideye faydası iyidir. Hindistan cevizi İkinci derecede ısıtıcı ve kurutucudur. Gözü kuvvetlendirici ve sebel hastalığına faydalıdır. Kokusu güzel, yemeği hazmettiricidir. karaciğer, dalak ve mideyi kuvvetlendirici, idrarı getirici ve tabiatı kabzedicidir. Cübn peynir Tazesi, rutubetli ve soğutucudur. Eskisi, ısıtıcı ve kurutucudur. Normali gıda vericidir. Tuzlusu eski olursa zayıflatıcıdır. Mesanede taş yapar. Cüzür havuç Aslı ikinci derecede hararet verici ve birinci derecede rutubetlidir. Mideyi üfürücü ve şehveti dalgalandırıcıdır. Onun tohumu idrarı getirir. DAL Darçın Üçüncü derecede ısıtıcı ve kurutucudur. Oldukça latif ve çekicidir. tıkanıklıkları açıcıdır. Her bozukluğu düzelticidir. Onun yağı, açıcı, ayrıştırıcı ve eriticidir. Faydası, yüzdeki siğillere ve titremelere çoktur. Baş ve göğüs ağrılarına faydalıdır. Soğuk nezleyi, rutubetli öksürüğü defeder. Mideyi kuvvetlendirici, kalbi açıcıdır. karaciğer tıkanıklığına, rahim ve böbrek ağrılarına faydalıdır. Göz perdelenmesini ve kararmasını defedicidir. Dik ve dücac Horoz ve tavuk Horozun en iyisi, henüz ötmeyenidir. Tavuğun en faydalısı, yumurtlama vakti gelmeyendir. Horoz çorbası, mafsal ağrısına, titreme, mideye, yele ve kulunca iyi gelir. Tavuk eti, aklı güçlendirir, tabiatı açar, meniyi artırır, sesi saflaştırır. HE Herise Keşkek Bir tanınmış gıdadır ki, et suyu ile pişirilmiş, buğdaydan hâsıldır. O, kuruluk ve rutubette ısıtıcı ve mutedildir. VAV Verd-i ahmer kırmızı gül Birinci derecede soğutucu, ikinci derecede kurutucudur. Tohumu yaprağından ziyade kabız edicidir. Onun kurusu dahi, ziyade kabız edicidir. O, tıkanıklığı açıcı, sevdayı yatıştırıcı, iç uzuvları kuvvetlendiricidir. Gülsuyu, baygınlığa faydalı, ateşli baş ağrısını gidericidir. Beden kokusunu güzelleştiricidir. Terbiyelenmişi, sıcaktır ki, mide ve karaciğere kuvvet verip, hazma yardım eder. Tazesinden on dirhem kullanan, ishal olup, on defa tuvalete gidendir. ZI Zaferan Birinci derecede kurutucu ve ikinci derecede ısıtıcıdır. Rengi güzelleştirir, idrarı çoğaltır, şehveti düşürür, tıkanıklığı çözer ve damarları açar. Lakin kabzı vardır. Zencefil İkinci derecede kurutucu, ikinci derecede ısıtıcı ve rutubet vericidir. Cinsî isteği köpürtür. Özelliğiyle karaciğer ve midenin soğukluğuna uygun gelir. Onunla mide rutubeti gider. Tabiat dahi yumuşaklık bulur. Onun kullanılması yaramdan iki dirheme kadar faydalı olur. Zeyt-i ham Zeytinyağı Birinci derecede soğuk ve kurudur. Dalından koparılan zeytin itidal üzere ısıtıcıdır. rutubete eğilimlidir. eskisinde hararet ziyade hâsıldır. Her gün zeytin sürünmek, saçları kuvvetlendirir ve beyazları düşürür. HA Hınna kına İkinci derecede soğutucu ve kurutucudur. Ayrıştırıcı, açıcı, kurutucu ve kabız edicidir. Ateşli şişlikler ve balgam için pişirilmesi faydalıdır. Yağı, sinirleri yumuşatıcı, zorlukları çözücü ve defedicidir. Hımmes Keten tohumu Birinci derecede ısıtıcı ve kurutucudur. Siyahı ve kırmızısı iyisidir. Makbulü büyüğüdür ki, sırt ağrısına faydalıdır. Diş etlerindeki ve yüzdeki şişlikleri giderir. Sesi saf edip, diğer tanelerden daha gıdalı olduğu şayidir. Pişmişi, nefese faydalıdır. Taşları, böbrek ve mesaneden düşürür. Keten tohumunun tesiri, meniyi çoğaltma ve şehveti kamçılamadır. İdrarı ve doğumu kolaylaştırır. Hınta Buğday Hararet ve rutubette mutedildir. İnsanın hararet ve rutubetine muadildir. Onun tanesinin hazmı yavaştır. Kırmızı iri buğday en iyisi, en kuvvetlisi, en lezizi en gıdalısıdır. Hamam Güvercin Bunun uçanı, yavrusundan hafif ve gıdalıdır. Yavrusu daha sıcak ve daha rutubetlidir. TI Tın-i Ermeni Ermeni çamuru İkinci derecede soğutucu ve kurutucudur. Tabiatı, kanı gayetle tutucudur. Basur ve çıbanlara içilmesi ve sürülmesi faydalıdır. Uzuvların pörsümesini ve ateşli nezleyi iyileştirir. Tabaşîr Hint hıyarı İkinci derecede soğutucu, üçüncü derecede ısıtıcı ve kurutucudur. Kalbi kuvvetlendirir ve ateşli hafakanı giderir. Safradan olan hastalıklara faydalıdır. Mide hararetini ve iltihabını, karaciğer hararetini teskin eder, ateşli hummaları durdurur. YE Yaktin Kabak İkinci derecede soğuk ve rutubetlidir. Dönüşmesi seri, karışması iyi ve gıdası latiftir. Koruk, sumak, sefercel veya ekşi nar ile kabağın pişirilmesi, safraya faydalıdır. Lakin kulunca zararı çok fazladır. Bal ile pişirilmesi, onu da giderir. Sekizinci Madde Çok kullanılan gıda ve ilaçların isim ve hükümlerini kelemen sa'fes harfleri sırasınca bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki, tıp bilginleri demişlerdir ki K- Kafurdur Üçüncü derecede soğuk ve kurudur. Afiyet verici olup, hararetli şişlikleri gidericidir. Baş ağrısını geçiricidir. Ateşlilerin hislerini kuvvetlendirir. Uyku getirici, cinsî istekleri artırıcıdır. Kehribâ Birinci derecede sıcak, üçüncü derecede kurudur. Kandaki nefesi oksijen tutucu, ateşe faydalı ve ishali kesicidir. Kimyon İkinci derecede sıcak, üçüncü derecede kurudur. yeli ayrıştırır. İdrar zorluğuna faydalıdır. Kurutucu ve kabız edicidir. Yaraları yapıştırıcı, taşları düşürücüdür. Kem'e mantar Hükmü sert, gıdası kötüdür. Ancak onun suyu iyidir. gözü parlatır. Kereviz Birinci derecede sıcak, ikinci derecede kurudur. Yağı ayrıştırır. damar ağızlarını açar. Ağrıyı müsekkin, kokusu güzel ve cinsî arzuyu körükleyicidir. Karaciğere, böbreklere, dalağa ve mesaneye faydalıdır. Kilye böbrek Sıcaklık ve soğuklukta mutedildir. Bir miktar kurudur. Hazmı zor, karışımı kolaydır. Kebed karaciğer Sıcaktır. Böbrekten iyidir, İyisi ördek ve tavuk karaciğeridir. Kira paça Tabiatı yumuşatıcıdır. Hazmı kolay, öksürüğü giderici, fazlalıkları azaltıcıdır. L- Lübiya böğrülce Kurudur. Lakin onda fazla bir rutubet vardır ki, karışımı, balgam rutubetidir. Göğsü yumuşatır, idrarı tutar. Akciğer için dahi güzeldir. Onun ıslahı karabiber, tuz ve sirkedir. Lûz badem Tatlısı, rutubetinden yana mutedil, acısı ikinci derecede sıcaktır. İçilmesi durumunda idrarı tutar. Acı bademin gıdası az, açma ve kusturması çoktur. Tatlı bademin sayılan tesirleri zayıf ve hafiftir. Lakin bedeni yağlandırır ve öksürüğü defeder. Karaciğer ve dalak tıkanmasını açar. Leben süt Kadınların sütü, hayvanların sütünden daha faydalıdır. Zira ki insan mizacı hepsinden mutedildir. Kadınların sütünün en iyisi, göğsünden emilendir. Her süt ki, çoktan sağılmıştır, kötü bulunmuştur. Her hayvanın ki, hamilelik müddeti insanınki kadar olanın sütü, inek sütü gibi, iyidir. Sütün suyu, sıcak, yumuşatıcı ve yıkayıcıdır. Onda hiç ekşilik olmaz. Onun özelliği, yakıcı safrayı ishaldir. Eftimon ile yakıcı sevdayı dahi müshildir. Yoğurt, soğuk ve kurudur. Taze yoğurt, rutubetli ve sıcaktır. Bütün süt türleri, bedeni kuvvetlendiricidir. Zira ki, hepsi kan kuvvetindedir. Bal ile içteki yaraları temizler. Dimağa kuvvet, meniye çokluk verir. Sütün hepsi, şehveti körükler. Sıcak ve kuru mizaçlı olan az safraya faydalıdır. öksürüğü def eder. Lakin balgamlılara zararlıdır. Zira ki onlardan harareti, onu hazmedemez. Kana dönüştüremez. İhtiyarlara rutubet verdiği için, faydalı ve uygundur. bal ile onların hazmını kolaylaştırır. Çok olur ki süt, karnı boşaltıp, bağırsaklardaki fazlalıkları çıkarır. Sonra bedende dağılıp, tabiatı kabız edip, itidal üzere gider. süt mahsulleri şişkinlik verir. Pişirilirlerse hazmı kolaydır. Lüba ağız Onun hazmı yavaş, karışımı kötü, bal düzelticisidir. Her süt, karaciğer boşluğunu tıkar. Ancak deve sütü tıkamaz. Çok süt, vesvese ve unutkanlığa ilaçtır. Lakin dişlere ve dişetlerine zararlıdır. Göz karartır. Onun ıslahı şekerdir. Şekerli süt, rengi güzelleştirir, bedeni yağlandırır. Süt cinsinin bileşimi, sulu, peynirli ve yağlıdır. İnek sütünün çoğu yağlıdır. Deve sütün ince olduğundan suludur. Lahm et En faydalısı toklu etidir. Buzağı ve oğlağın fazla kısmı azdır. Her hayvanın erkeği, yağlı ve siyahı, daha lezzetli, daha hafif ve daha iyidir. İnek eti, keçi etinden kurudur. Keçi eti, koyun etinden kurudur. Hazmı zor ve tutucudur. Deve etinin gıdası ağır ve hazmı zordur. Tavşan eti, sıcak ve kuru olduğundan sevdası çoktur. Et cinsinin gıdası bedeni kuvvetlendiricidir. Süratle kana dönüşür. Lâden Birinci derecede kuru, ikinci derecede sıcak ve latiftir. Rahim hastalıklarına faydalıdır. Saç dökülmesini önler. Ağzı kapanmayan akar yarayı kapatır. M- Mastiği Kendir İkinci derecede sıcak ve kurudur. Gayet latif, ayrıştırıcı ve kabız edicidir. İnce balgamı gidericidir. Balgamı çeker. Öksürüğü giderir. Kan tükürmeyi keser. Mideyi yumuşatır ve güçlendirir. Milh tuz Birinci derecede kuru, üçüncü derecede sıcaktır. Ziyade ayrıştırması, kurutması ve parlatması vardır. çeşitli yelleri giderip, donmuş karışımları ısıtır ve eritir. yarım dirhem kadar içilmesi kifayet eder. Kavrulmuş tuz ile dişlerin kiri gider. Tuzu normal olarak kullanma, rengi güzelleştirir, gıdayı oluşturur, fazlalıkları çıkarır. İshal ilacıdır. Şeffaf ve billurî beyaz tuz, olmamış balgamı, siyah tuz, balgamla sevdayı kuvvetle söker. Muluhiya Ebegümeci Birinci derecede soğuk, ikinci derecede rutubetlidir. Karaciğer tıkanıklığını açar. Mişmiş Zerdali İkinci derecede rutubetli ve soğuktur. Çekirdeğinin yağı ikinci derecede sıcak ve kurudur. Basurlara faydalıdır. Zerdalinin karışımı çabuk bozulur. Kurusu, susuzluğu teskin eder. O, mideye şeftaliden hoştur. N- Nil otu Birinci derecede sıcak, ikinci derecede kuru ve üçüncü derecede kabız edicidir. Zayıflığı keser, yüzdeki sivilceleri giderir. Yeni cerahate faydalıdır. Yaprağından çivit boyası olur. Nane Kuru ve sıcaktır. Onda ayrıca rutubet vardır. Mideyi hemen ısıtır ve kuvvetlendirir. Hazma yardımcıdır. Balgamı ve kan kusmasını önler. Meniyi çoğaltır ve cinsî arzuları körükler. Yaprağı süte konsa kesilmesini önler. Nahale-i dakik ince kepek Birinci derecede soğuk ve kurudur. Yumuşatıcı ve özel kuvvet vericidir. Zaferen ve macunla sürülmesi, yüzdeki sivilceleri giderir. S- Sumak İkinci derecede soğuk, üçüncü derecede kurudur. Kabzedici, kuvvetlendirici, tıkayıcı ve tutucudur. Safrayı boşluğa çeker, kanı durdurur. Şişleri ve urları giderir. Diş ağrılarını keser, susuzluğu teskin eder, mideyi düzeltir ve iştahı açar. Saçı siyahlaştırır. Bayılmaları önler. Şeker Birinci derecede rutubetli ve sıcaktır. Eskisinde kuruluk vardır. Semen hayvanî yağ Birinci derecede rutubetli ve sıcaktır. Zehirlenmelere faydalıdır. Boğazı ve göğsü yumuşatır ve ayrıştırır. Fazlalıkları dahi azaltır. Badem ile tesiri çoktur. Sefercel İkinci derecede soğuk ve kurudur. Kendisi ve çiçeği kabız edicidir. Ekşisi tatlısında ziyade kabız edicidir. Her türü, susuzluğu teskin edici ve idrarı getiricidir. Şehveti kuvvetlendiricidir. Özellikle bal ile dahi mideye kuvvettir. Çekirdeklerinin suyu, tabiatı yumuşatır. Kabızlığı akabinde önler. Akciğeri yumuşatır, öksürüğe faydalıdır. Çok alınması kulunç yapar. Semek balık Rutubetli ve soğuktur. İyisi küçüğüdür ki, kanı az ve tadı leziz olup, süratle bozulmaya, Akıcı lan tatlı su içinde doğup kılçığı çok olmaya. Yahut tuzlu denizlerden tatlı nehirlerin akışına karşı hareket edip, onda kalmaya. Deniz balıklarının iyisi odur ki, çok bayat olmaya. Ona tuzun kuvveti üstün olup, sıcak ve kuru olmaya. Taze balık, sulu balgam yapar. Çabuk bozulduğundan, sıcak olan mideden başkasına faydalı değildir. Balık etini bozan, rutubetliler ve sütlülerdir. Onu tatlılar düzeltir. Ayn- Anber İkinci derecede sıcak, birinci derecede kurudur. mide, karaciğer, klb, his ve kuvvetleri güçlendirir. Anber, müsekkinden ziyade mutedil ve dimağ hastalıklarına devadır. Ud İkinci derecede kuru ve sıcaktır. Mide, karaciğer, kalb ve his kuvveti için faydası vardır. Tıkanıklığı açar. Dimağa gayet faydalıdır. İltihabı iyileştirir ve yeli defeder. Asel bal İkinci derecede sıcak ve kurudur. Parlatıcı, açıcı ve çekicidir. Kokuşmaya manidir. Karışımları dahi, biti öldürür. Yaraları temizler. Göz kararmasını giderir. Mideyi kuvvetlendirir ve iştihayı açar. Karnı düzeltir. Yaraya sürülürse ilaç olur. Zift ile çok etkili ve çekicidir. Ineb üzüm Kabuğu soğuk ve kurudur. İçi rutubetli ve sıcaktır. Çekirdeği hem soğu, hem kurudur. Gıdanın iyisidir. Mideyi ve şehveti kuvvetlendirir. iyisi olmuşudur. Asmada olanı beğenileni ve siyahı yararlıdır. Mesaneye zararlıdır. Tatlı nar onu düzeltir. F- Fızza gümüş Soğuk v kurudur. Hafakanı önler. Suyu, mide ve kalbe faydalıdır. Uykusuzluğu giderir. Fıstık İkinci derecede kuru ve sıcaktır. Onda fazladan rutubet te vardır. Kalbi kuvvetlendirir, karaciğer tıkanıklığını açar. Faydalı ilâçtır. Fücl turp Gıdası az, balgamı çok ve karaciğer tıkanıklığını açıcıdır. Bit doğurur. Bedendeki yelleri ayrıştırır. Kurtları öldürür. Yemek hazmına yardımı çoktur. Lakin hazmolunması zordur. Fülfül biber Dördüncü derecede kuru ve sıcaktır. Siyahından ziyade beyazında hararet vardır. Kırmızısının kuruluğu daha azdır. Biberler, mide ve bağırsaklarda olan kalın yelleri ayrıştırır. Yapışık karışımları kesip, sinir ve adaleyi ısıtır. Sad- Sandal İkinci derecede soğuk ve kurudur. Sürülmesi ve içilmesi sıcak şişliklere, ateşli baş ağrılarına ve hafakana faydalıdır. Sıcaklık ve acıdan olan mide zayıflığına uygundur. Sa'ter keklik İkinci derecede sıcak ve kurudur. Latif, ayrıştırıcı ve faydalıdır. İçilmesi, kokuyu giderir. Mideyi kurutur. İdrarı getirir. Gözü kuvvetlendirir. Kasık ağrılarını kesicidir. Sumg ağaç sakızı Kurutması kuvvetlidir. En latifi arap sakızıdır. Zira ki o, göğüs sertliklerini çözüp, bağırsaklara kuvvet verir. Renkli haberlerle yazmayı güzelleştirir. Dokuzuncu Madde Çok kullanılan ilaç ve gıdaların isim ve hükümlerini karaşet harflerinin sırasınca bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki, tıp bilginleri demişlerdir ki Kaf - Kusa acur Kavunun bir türüdür. Hıyar gibi uzun olur. İkinci derecede rutubetli ve soğuktur. Olmuşu güzeldir. Hararet ve safrayı teskin eder. Lakin karışımı ve bozuşumu ateş doğurur. Olmuşunun bozulması daha seridir. Koklaması baygınlığa faydalıdır. Susuzluğu keser. Mesaneye uygundur. İdrarı ve tabiatı yumuşatması vardır. Hıyar ise, acurdan daha soğuk ve latifütir. Şiddetli ateşleri giderir. idrar için oldukça faydalıdır. Az kere mide ve böbrek ağrılarına iyi gelir. Bunun düzeltilmesi tuz, bal veya zeytinyağıdır. Karanfil İkinci derecede sıcak ve kurudur Kalbi kuvvetlendirir, basuru giderir. Koklanırsa uyku getirir. R- Reyhan Birinci derecede sıcak ve kurudur. Kalbi kuvvetlendirir. Basuru giderir. Koklanması uyku getirir. Ravend Aç karnına iki dirhem kadar sabah içilmesi yara, kir, düşük, çarpma, karaciğer, mide, fıtık, kasık, böbrek ve mesane için faydalıdır. Razıyane Onun birisinin hararet ve kuruluğu üçüncü derecededir. Bahçede yetişeninin hararet ve kuruluğu ikinci derecededir. Gözü kuvvetlendirir. Karaciğer tıkanıklığını açar. İdrarı düzeltir. Soğuk su ile mide iltihabını giderir. Reybas İkinci derecede soğuk ve kurudur. Kanı ve safrayı söker. Harareti teskin eder ve keser. Usaresiyle sürme, göze faydalıdır. Yaraları ve safra ishalini giderir. Rumman nar Tatlısı, birinci derecede soğuk ve rutubetlidir. ekşisi ikinci derecede soğuk ve kurudur. İkisi, safrayı keser, dışa fazla akıntıya engeldir. Ekşisinin bal ile macunu, kulak ağrısına faydalıdır. Yeşili çok idrar yapar. Ekşisi, mide iltihabına faydalıdır. Boğaz ve göğüsü sertleştirir. Tatlısı, onları kuvvetlendirir ve yumuşatır. Ateşli öksürüğe engeldir. Her türlü hafakanı defeder. İyisi, sulu olanıdır. Şın - Şaîr arpa Birinci derecede soğuk ve kurudur. Gıdası buğdaydan azdır. Arpa suyu, unundan gıdalıdır. Arpa suyunun un ile karışımı, göğüs, öksürük ve yüz sivilcelerine iyidir. Şuniz Siyah tanedir. İkinci derecede sıcak ve kurudur. Sıcaklığı ciladır. Kokusu ayrıştırıcıdır. Kokusu ayrıştırıcıdır. Basuru giderir, kanındaki kurtları öldürür. Keten torba içinde iki dirhem nohut ve ayranla karıştırılıp alna konursa, nezleye faydalıdır. Tı - Temr-i Hint Hint hurması İkinci derecede soğuk ve kurudur. Mideyi kuvvetlendirir, safrayı giderir. Kusmayı teskin eder, susuzluğu keser. Tüffah elma Onun tatlısı, normale yakın sıcaklığa meyyaldir. Onda fazladan soğuk bir rutubet vardır ki, onunla şişirir. Ekşisi çok soğuk olup, rutubeti azdır. Ezilmişi harareti keser. Tin incir Onun tazesi az rutubetli ve sıcaktır. çok su ve gıdası vardır. mideden hemen emilir. Kurusu latif ve sıcaktır. Bütün meyvelerden gıdalıdır. Olmuşu itidale yakındır. Etli yaraları iyileştirir ve yumuşatır. Harareti müsekkindir. Cerahatli kanı dondurur, donmuş olanı eritir. Hastalıklarla bozulan renkleri düzeltir. Macunu, çıbanları oldurur. Tozlu balgamın hararetini yatıştırır. Müzmin öksürüğü giderir. Akciğer ve göğüse faydalıdır. Karaciğer, dalak, böbrek ve mesane tıkanıklıklarını açar. Aç karnına incir yemek, gıdanın geçiş yollarını açar. Badem ve ceviz ile yenmesi çoktur. Lakin ağır yiyeceklerle yemek iyi değildir. Üç sabah sirke içinde sulandırılmış üçer incir yiyen, ateşli hastalıktan kurtulur. Safradan zarar görmez. Dut Beyaz incire yakındır. Lakin ondan az gıdalıdır. Mideye kötüdür. kırmızısı rutubetli ve soğuktur. Onda kabız etme vardır. Boğazdaki şişleri giderir. Yenmesinde ve suyunda iştiha ve gıda kuvveti vardır. Gıdaları mideden çabuk, bağırsaklardan yavaş geçirir. İdrarı artırır. Se - Sum sarımsak Aslı üçüncü derecede sıcak ve kurudur. Suyu değiştirmek için, müzmin öksürük ve göğüs ağrıları için gayet faydalıdır. Asalak ve kurtları döker. İdrarı getirir. Bitleri öldürür. Buharının çokluğundan baş ağrısı yapar ve göze zararlıdır. Selc kar Hapsedilmiş olan duman hararetinden susuzluk verir. Mide ve sinire zararlıdır. Dişlerin hararetten doğan ağrısını teskin eder. H - Haşhaş İkinci derecede soğuk ve kurudur. Siyahı şurup ve macun olarak üçüncü derecede soğuk ve uyutucudur. Yenmesi nezleyi önler. Hatmi Şebboy çiçeğidir. İtidal üzere sıcaktır. Onda, erdirici, yumuşatıcı, ayrıştırıcı ve gevşetici özellikler vardır. Mafsal ağrılarını ve titremeyi önler. Tohumu ateşli öksürüğü keser. Yaprağı göğüs şişkinliklerini giderir. Kaynatılan kökü, bağırsak ve idrar yanmalarını, makat şişkinliklerini ve ishali giderir. Huh şeftali Birinci derecede rutubetli ve ikinci derecede soğuktur. Çabuk bozuşan ve yumuşak tabiatlıdır. yonca suyu ve yaprakları ile kulak kurtlarını öldürür. Göbeğe sürülmesi veya içilmesi karın kurtlarını öldürür. çok besleyicidir. lakin gıdası zararlıdır. Yemekten sonra yemek iyidir. Hal sirke Hararet ve rutubetten bileşmiştir. Soğukluğu çoktur. Kaynatılırsa soğukluğu azalır. Kanı inceltir, safrayı söker. Sevdelilere zararlıdır. Balgama zıttır. Hazma yardımcı ve uyuzu önleyicidir. Yanıklara iyidir. Gül yağı ile baş ağrısına faydalıdır. Ağızda gargara edilirse diş ağrılarını keser. Hubz ekmek En iyisi temiz buğday unundan olanıdır ki, ince elenmiş olup, mayası tuzlu ve hamuru normal olanıdır. Tandırda pişirilmelidir. Buna yakın olanı, fırında pişirilen somundur. Ekmeğin sıcağı zararlı, soğuğu yararlıdır. Peksimetin gıdası çoktur. Sert ve kuru olduğundan nüfüzu yavaştır. elenmemiş un ekmeği tabiatı yumuşatır. pide lezzetlidir. Fakat sertlik verir. Süt ile yoğurulanı çok besleyicidir. Fakat zor sindirilir. Siyah buğday ekmeğini su ile yemek, şişmanlatır. Sıhhati korur. Harmil üzerlik Üçüncü derecede sıcak ve kurudur. Balgamı söker. Mafsal ağrılarını giderir. Uyuzu izale eder. Şişkinlikleri indirir. Baş rutubetini temizler. Yağı, kulak ağrısına faydalıdır. Bal ile aç karnına yenmesi, akciğer tıkanıklığını giderir. Ze - Zeheb altın Latif ve mutedildir. Toz, sevdevî hastalıklara ilaçtır. Kalbi kuvvetlendirir. Hafakanı önler. Ağızda tutulması ağız kokusunu giderir. Dad - Zarur İkinci derecede sıcak ve kurudur. Yaraları temizler. Gayn - Galiye Kıymetli bir ıtırdır. Sert şişleri urları yumuşatır ve çok derde ilaçtır. Soğuktan olan baş ağrısını giderir. Taşınması rahim ağrısını giderir. Bütün ilaçlar ve gıdalar, Hak'kın tesiri ile etkileyici olduğu muhakkaktır. Bu sayılanların zannı sebeblerden olduğuna, tıbbî hastalıklar kesin delildir. Şu halde bütün sebeb ve eşyalardan tesir eden ancak sebebleri yaratandır ki, herkese o, zarar ve yarar verendir. Burada, Çilim ikidir, tıp ve din ilmi,È sözündün bu miktar yazılma ve açıklama, tıp ilminin hülasasıdır. Geri kalanları, tabibler arasında şayidir. Onuncu Madde Vücut sıhhatine ait olan yeme ve içmenin âdâb ve kaidelerini ve bazı yiyecek ve meyvelerin fazilet ve faydalarını bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki, muhaddisler demişlerdir ki Peygamberlerin selâm onlara olsun âdetleri sürekli arpa ekmeği yemektir. habib-i Ekrem hazretlerinin yediği çoğu zaman o ekmek idi. Veya ince buğday ile karışık olan arpa ekmeği idi. Arpa ekmeği ile üç gece ard arda doymayıp çoğu vakitleri aç ve susuzdu. Şu halde tenbih ve beyan buyurmuştur ki, gündüz beyazlığı ve gece karanlığı içinde ikişer kere yemek ve içmek israf ve illettir. Et yemek ve çorba içmeye devam etmek kasvet verir. Kırk gün kadar et ve yağlı yememeye devam etmek ahlakı bozar, tabiatı değiştirir. tok karnına yemek ve susamadan su içmek vücut sıhhatine zarardır. Nitekim, gereksiz gülmek insanı mahcup eder. Uykusuz gece ve gündüz ona tembellik verir. Sıhhatini korumak isteyen tokluğa devam etmeyip, açlığı kadar yemekle lezzeti bulur. Firdevs ziyafeti için kudreti kadar aç kalsın. Ta ki, aklı saf, göğsü geniş ve kalbi nurlu olsun. Mümkün oldukça gıdayı aklına getirsin. ta ki, bedeni sıhhat ve tabiatı kuvvet bulsun. Akşam yemeğini terk etmesin ki, uzuvları düşkünlükten emin olsun. Türlü nimetlerle renkli servetleri birleştirmeyip, bir yemek üzerine devam etsin. Ta ki, cismi sıhhat ve sürura, kalbi hayat ve huzura yetsin. zira ki her hastalığın aslı tokluk, her davanın aslı açlık olduğu tecrübe edilmiştir. Edeple sadece ekmek yiyenin bedeni, ömrü oldukça sıhhat ve afiyette bulunmuştur. Edep ise açlıktan sonra yemek ve doymadan sofradan kalkmaktır. şu halde, az yeme ve içmenin dünyevî derecesi karnın üçte birini yemek, üçte birini içmek ve üçte birini teneffüs için ayırmaktır. Orta derecesi yeme ve içme ile ancak karnın yarısı dolmaktır. En üst derece yemesi hasta yemesi; uyuması suda boğulanın uykusu olup, huzur lezzetini bulmaktır. Tokluk üzerine yemekten kaçınmak mühim ve lüzumludur. Zira ki o, israf ve haram olduğundan başka abraşlık verici, hastalık ve düşkünlüğe sebeptir. Huzura gelen yemek ve içeceği ayıplamasın. Eğer iştihası var ise yesin. Ancak terk edip söylemesin. Bir kişinin yemeği iki kişiye yeter. Nitekim iki kişinin yemeği dört kişiye, dört kişinin yemeği sekiz kişiye yeter. Bazı yiyecek ve meyvelerin fazilet ve faydalarında nice Hadis-i Şerif varit olmuştur. Nitekim Cibril-i emin Aleyhisselâm, Habib-i Ekrem Hazretleri4ne keşkek yemeği işaret kılmıştır. O zaman onu o, yiyip, kuvvet, cima ve gece namazı için otuz kırk adım kadar güç bulmuştur. O'nun yanında bütün yemeklerden arpa ekmeği, mercimek çorbası ve su kabağı daha iyi ve sevgili olmuştur. Zira ki, Allah4ı andıkça ondan kalbi rikkat bulmuştur. Etten dimağ, kulak, göz uzuvlar ve diğer cüzler kuvvet almıştır. Etin iyisi omuz eti ve sırt etidir ki, hasta kalbi düzeltir ve hüzünlü kalbi rahatlatır. Katıkların en faydalısı, sirke olmuştur. Hurma ve üzüm meyvelerden olup katık rütbesini dahi bulmuştur. Üzümü ekmekle yemek tatlı ve güzel koku verenden reddetmeyip tatmak ve koklamak haberde gelmiştir. Mübarek balı sabah ile aç karna yiyen ve içen her hastalığından şifa bulmuştur. Hazret-i Peygamber' e bütün meyvelerden kavun, karpuz ve taze hurma; içeceklerden, soğuk ve tatlı olanlar lezzetli gelmiştir. Pirinç pilavı yerken, 'Peygamber' e Salat ve selâm olsun' lazım olmuştur. Zira ki, pirincin nuru cevherinden meydana gelmiştir. Hadis-i Şerif varid olmuştur ki "Her kim ki baklayı kabuğu ile yer, onda o kadar hastalık çıkar gider." Şüniz ki siyah tanedir, o ölümden başka her hastalığa şifadır. Peynir ve cevizi yalnız yemek hastalık verir. Lakin ikisini birleştirene şifa verir. Kuru üzüm yemek kokuyu güzel, rengi saf eder. Balgamı keser. Sinire kuvvet verir. Onu yiyen çekirdeklerini atsın ki, o zararlıdır. Üzümü tane tane yemek güzeldir. Sefercel, kalbe cila, zekâ ve korkağa cesaret vermede bedelsizdir. Onu pilav ile yiyen hamilenin çocuğu üstün ve güzeldir. Narı iç kabuğu ile yemek mideyi temizler. İncir yemek kulunçtan kurtarır. Kalbe incelik verir. Mübarek karpuz, her yemekte olan lezzeti toplamıştır. Onun eti, çekirdeği ve kabuğu bütün uzuv ve kuvvetlere faydalıdır. O, yemek, içmek ve reyhandır. Karın ve mesaneyi temizler. Bel suyuna bereket ve şehvete hareket verir. Kokusu güzel olup, baş ağrısını yatıştırır. Deriyi temizler ve süsler. Göze hiddet, yemeğe iştah ve lezzet verir. Susuzluğu giderir. Bağırsak kurtlarını öldürür. Yetmiş hastalığı çıkarır. Bedene faydalıdır. Hıyarı tuz ile, cevizi tatlı ile yemek sünnettir. Meyveleri mevsiminde çok yiyen ve sonra azaltan sıhhat bulur. patlıcanı yumuşatır, süsleyerek, deva niyeti ile yemek illeti giderir, hikmet verir. Dimağa kuvvet, cimaa kuvvet ve şehvete hareket verir. İnce baklalar, karpuz, kereviz... bunlar Hazret-i İlyas'ın yemeğidir. Hafızayı güçlendirir, deliliği ve cüzzamı önler. Ak mantar ki, bir tür Çemen' e benzer. Suyu göze şifa verir. Siyahı iyidir, bir yere giren oranın soğanından yesin. Ta ki, o yerin vebasından emin olsun. Pişirilmiş soğan ve sarımsak yiyen lezzet ve kuvvet bulur. Pişmemişi yemesin ki kokusundan melekler incinir. Toprak yiyen kendini öldürendir. Zira ki o, mideyi bozar, rengi sarartır, bedeni helak eder. Hadis-i Şerif gelmiştir ki 'Üç şey sineye sürûr ve bedene sıhhat verir. Biri güzel koku koklamak, biri bal şerbeti ve biri güzel elbisedir.' O Hazret-i Peygamber ki, doğru söyleyendir. Zira ki, 'insanlar elbise ile iltifat görür' sözü bu mânâyı tasdik etmiştir. Şu halde insanlar elbise ile süslüdür. Takva elbisesi ise hepsinden daha güzeldir. Cismi canı korur. Onbirinci Madde Dini Mübin âdâbı üzere ve Resuûl-ü Emin sünneti üzere güzel giyim ve elbiseyi tayin ve bedeni süslemenin şeklini bildirir. Ey azuz malûm olsun ki, muhaddisler ittifak ile demişlerdir ki Habib-i Ekrem sallallahü aleyhi ve sellem hazretlerine elbisenin en sevgilisi gömlek olmuştur. Gömleği, parmaklarının ucuna kadar ulaşmıştır. Eteği topuklarının üzerine kadar ancak gelmiştir. elbiseyi kısaltmakla ümmetine vasiyet kılmıştır. Elbiseyi kısaltmak sünnet, uzatmak bid'at ve kibre alâmet olmuştur. Halil'üllah aleyhisselam erkekler ve kadınlar için şalvarı örtünme için elbise bulmuştur. zira ki şalvar, avret yeri ile yer arasında bile hail olmuştur. Sarık hilim, vakar, makamdır. Arap tacıdır ki, o Hazretin mübarek sarığı siyah kumaş olmuştur. Sarığın ucunu iki omuz arasında iki karış miktarı uzatmak sünnettir. Çene altına çevirmek bid'attir. İslâm sünnetlerinin birisi, sert elbise ve kaftan giymektir. Sert elbise, damarları yayar, kalbi huşû üzere bulundurur. Kıl ve yün elbise, büyük peygamberlerin sünnetidir. Aba Süleyman aleyhisselamındır. Tavazu ile miskinlere benzemek için aba giymek Evliya-ı kiramın âdetidir. Habib-i Ekrem Sallallahü aleyhi vesellem hazretlerinin gömleği, iç elbisesi ve şalvarları pamuktan beyaz; aba, kaftan ve kuşağı yünden yeşil şaldır. Yeşile bakmak kalbe sürür ve göze kuvvettir. Şu halde yeşil elbise onun ümmetine sünnettir. Erkeklerine sırf sarı ve kırmızı mekruhtur, bidattir. Halis ipek onlara haram, karışık renkler mübahtır. Elbiseyi temizlemek, nimeti anmadır, zinnet, letafet ve nezafettir. Ağırlığı, gamı ve kasveti atmadır. Gönül zenginliği ile eski elbise giymek, insanın tavazuuna alâmettir. Hepsinden önce gömlek giyip, sonra otururken şalvar giymek sünnettir. İnsanların buğzunu çekmekten ve kalbe gam gelmekten emniyettir. Bir elbiseyi yamamadıkça atmamak kalbe rahattır. Eski elbiseyi bir fakire vermek âfetlerden selamettir. Üç kat elbisesi oldukta; bir katını fukaraya bahşetmek cömertliktir. elbisesini her çıkardıkça toplamak, onu şeytanın giymesinden korumaktır. Elbisenin hal diliyle "Beni gece süsleyeni, gündüz süslerim." demesi, ol Hazretten rivayettir. Mevla'nın yaygısı olan yer üzerinde, ara sıra yalınayak yürümek nefsi kırmaya delâlettir. Misk, anber, ud ve kâfur gibi güzel ve kokular; buhurlar ile kokulanma sünnettir, lezzettir. Sürme taşı ile her gözüne üç kere sürmek sünnettir, zinettir. Kirpikleri bitirir ve göze kuvvet verir. Aşure günü gözü sürmelemek, göz ağrısından korunmadır. Temizlenmek, süslenmek, yağlanmak, saç ve sakal taramak dahi sünnettir. Yağ sürmeye kaşlardan başlamak, baş ağrısını giderici bilinmiştir. Bıyığı kısaltmak, koltuk ve kasık kıllarını yolmak revatip sünnetlerindendir. Kasık kılını, arpadan ziyade terk etmek nehy olunmuştur. Her perşembe yahut her cuma ikindiden sonra saçı olmayan kimse, başını kazıtmak, sakalını boyundan ve eninden bir tutam fazlasını kesmek, tırnaklarını makas ile tıraş edip, sakala gömmek, cismin sıhhati ve canın rahatı için sünnet ve âdet kılınmıştır. Nitekim "Tırnaklarınızı makas ve edeple kesiniz". denilmiştir. Görünüş düzeni için aynaya veya saf suya bakıp 'Allah'ım, yaratılışımı güzel yaptığın gibi, ahlakımı da güzelleştir,' demek, hadis-i şeriften alınmıştır. Burada, vücut sıhhatini korumak, bu miktar açıklama ile yeterli olup, ölümü anlatmaya geçilmiştir. Zira ki 'Her doğan ölür,' fehvasınca, her doğan ölmekle, her kemalin bir zevali olup, dünyaya gelen gider. Bulunmuştur. Bu oluşum ve bozuşum âlemi bizim için kervansaray kılınmıştır. Nitekim "Her can ölümü tadacaktır. Sonunda bize döneceksiniz." 29/57 âyet-i kerimesiyle bu mâna teyit olunmuştur. Şu halde bu dar-ı fenâdan o dar-ı bekâya ölmezden önce yönelmek ve bu gayrette o vatan içi olgunluk kazanmakla tedarik kılmak, yani nazargâh-ı Hüda olan kalbini masivadan pak edip, hayvani ahlak hastalıklarından sıhhat bulmak, Rabbanî ahlak nurlarıyle dolmak ve iki âlemde bir Mevla ile olup kalmak hepsinden önemli ve lüzumlu bilinmiştir. Cihanda, varlığı sağlam olan ne misafir ol ne yerli. Çünkü hâne keder dolu, yollar dahi korku. Çünkü nimeti zor, izzet ve nazı zül olacak, cisim naz ve nimete gark olsa sana ne fayda? Sonunda sırrın, mezar içinde ayak altına düşer. Külahın, aban ve tacın ne farkı olur? Hak'kın yoluna gidersen tenin zayıf olsun. Çölü aşmak zordur, şayet insan cüsseli olursa. Tabib, o hastayı huyuyla sağlam zanneder. Hastalıktan anlamadığı halde, adı neden hakimdir? Hayat, cisim ve gönül hoşluğuyla nimet olur. Ten sağlam, ruh sakim olursa ne zevk olur? Fakirlik ve hastalıktan ne gam Hakkı, sonunda tene ölüm ererse de; can ve gönül iyi huyla sağ ve selim olursa.
1-BÖLÜMİTABIN MUKADDİMESİ Kur'an âyetleri ve Peygamber hadislerinin bildirdiği şekilde itimat ve itikat olunacak dinî hususlara ve kesinlikle ihtiyaç ola İslâm bilginlerinin görüşlerine göre; Arş'ın yaratılışının tertibini, Kürs'ü, Cennetleri, gökleri, yerleri, denizleri, ışıkları, kıyamet alâmetlerini, kıyametin hal ve durumlarını, cihanın harap oluşunu ve yokoluşunu, Rahman'a kavuşma âleminin Ahiretin ebediliğini dört bölümle tafsil eder. BİRİNCİ BÖLÜM Özet olarak âlemin yaratılış tertibini, Arş-ı Azam'ın büyüklüğünün keyfiyetini, Arş'ın taşıyıcılarını, o muhterem kürenin, çevresinde olan nehirleri, melekleri ve sair toplulukları ve altında olanr Kürs'ü, Sidre'yi, Levh-i Mahfuz'u ve Kalem'i altı madde ile beyan eder. Birinci Madde Cihanın yaratıcısının, âlemde olan güzel sanatlarını derin derin düşünmeye sevkeden açık alâmetleri bildirir. Ey aziz, malum olsun ki, Hak Teala bu âlemi, varlık ve birliğine alâmet edip, bütün eşyada, görecek gözü olanlara sanatını ortaya çıkarmakla hikmetinin hakikatlerini duyurmuştur. Kullarını, kendini tanıma hususunda rağbete getirmek için Kelam-ı Kadim'inde azametle şöyle buyurmuştur Burada yazılan âyetler, Kur'an'daki tertib üzerinedir. Bismillahirrahmanirrahim "Hamd, âlemlerin Rabbine Mahsustur." 1/2¥ "Göklerin ve yerin hükümranlığının Allah'a ait olduğunu bilmez misin? Allah'dan başka dost ve yardımcınız yoktur." 2/107 "Allah, kendisinden başka tanrı olmayan, kendisini uyuklama ve uyku tutmayan, diri, her an yaratıklarını gözetip durandır. Göklerde olan ve yerde ola ancak onundur. Onun izni olmadan katında şefaat edecek kimdir? Onların işlediklerini ve işleyeceklerini bilir, dilediğinden başka ilminden hiçbir şey kavrayamazlar. Hükümdarlığı, gökleri ve yeri kaplamıştır, onların gözetmesi ona ağır gelmez. O, yücedir, büyüktür." 2/255 "Şüphesiz gökte ve yerde hiçbir şey Allah'dan gizli kalmaz. Ana rahminde sizi, dilediği gibi şekillendirir. ondan başka tanrı yoktur. Güçlüdür, hakimdir." 3/5-6 "Göklerde olanlar da, yerde olanlar da Allah'ındır. İşler Allah'a varacaktır. 3/109 "Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde akıl sahiplerine şüphesiz deliller vardır. onlar, ayakta iken, otururlarken, yan yatarlarken Allah'ı anarlar; göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler "Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın, sen münezzehsin. Bizi ateşin azabından koru," derler. 3/190-191. "Göklerde olanlar da, yerde olanlar da Allah'ındır. Allah, her şeyi kuşatır." 4/126 "Göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin hükümdarlığı Allah'ındır. Dönüş onadır." 5/18 "Göklerin, yerin ve onlarda olanların hükümdarlığı Allah'ındır. Allah, her şeye kadirdir." 5/120 "Göklerin ve yerin Allah'ı, içinizi, dışınızı bilir, kazandıklarınızı da bilir." 6/3 "Gaybın anahtarları onun katındadır, onları ancak o bilir. Karada ve denizde olanı bilir. Düşen yaprağı, yerin karanlıklarında olan taneyi, yaşı kuruyu -ki apaçık bir Kitap'dadır- ancak o bilir." 6/59 "Göklerde ve yerde olanlar onundur; hepsi ona boyun eğmiştir." 30/26 "Yakinen bilenlerden olması için İbrahim'e göklerin ve yerin hükümranlığını şöylece gösterdik." 6/75 "Doğrusu ben yüzümü, gökleri ve yeri yaratana, doğruya yönelerek çevirdim, ben puta tapanlardan değilim." 6/79 "Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan sonra arşa hükmeden, gündüzü -durmadan kovalayan- gece ile bürüyen, güneşi, ayı, yıldızları, hepsini buyruğuna baş eğdirerek var eden Allah'dır. Bilin ki, yaratma da, emir de onun hakkıdır. Alemlerin Rabbi olan Allah yücedir."7/56 "Göklerin ve yerin hükümdarlığı elbette Allah'ındır. Dirilten ve öldüren odur. Allah'dan başka dost ve yardımcınız yoktur." 9/116 "Yerde ve gökte hiç bir zerre Allah'dan gizli değildir; bundan daha küçüğü veya daha büyüğü şüphesiz apaçık bir Kitaptadır." 10/61 "Göklerde ve yerde olana bakın, de" 10/101 "Göklerde ve yerde olan herşey Rahman'ın kulundan başka bir şey değildir. And olsun ki ilmi onları kuşatmış ve teker teker saymıştır." 19/93-94 "Eğer yerle gökte Allah'dan başka tanrılar olsaydı, ikisi de bozulurdu. Arşın Rabbi olan Allah, onların vasıflandırdıklarından münezzehtir." 21/22 "Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını görmez misin? İsteseydi onu durdururdu. Sonra biz, güneşi, ona delil kılıp yavaş yavaş kendimize çekmişizdir." 25/45-46 "Dağları yerinde donmuş sanırsın, oysa onlar bulutlar gibi geçerler. Bu herşeyi sağlam tutan Allah'ın işidir. Doğrusu o, yaptıklarınızdan haberdardır." 27/88 "Rüzgarı gönderip bulutları yürüten, oları gökte dilediği gibi yayan ve kısım kısım yığan Allah'dır. Artık sen de aralarından yağmurun çıktığını görürsün. Allah'ın kullarından dilediğine verdiği yağmurla daha önceden kendilerine yağmur indirilmesinden ümitlerini kesmiş oldukları için onlar seviniverirler. Allah'ın rahmetinin belirtilerine bir bak; yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor? Şüphesiz ölüleri o diriltir, her şeye kadirdir." 30/48-50 "Allah'ın geceyi gündüze, gündüzü geceye kattığını, her biri belirli bir süreye doğru hareket edecek olan güneşi ve ayı buyruk altında tuttuğunu; Allah'ın yaptıklarınızdan haberdar olduğunu bilmez misin?" 31/29 "Gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları altı günde yaratan, sonra arşa hükmeden Allah'dır. Ondan başka bir dost ve şefaatçiniz yoktur. Düşünmüyor musunuz?" 32/4 "Hamd, göklerde olanlar ve yerde bulunanlar kendisinin olan Allah'a mahsustur. Hamd, ahirette de ona mahsustur. O, hakimdir, her şeyden haberdardır. Yere gireni ve ondan çıkanı, gökten ineni ve oraya yükseleni bilir. o, merhametlidir, mağfiret sahibidir. Gaybı bilendir. Göklerde ve yerde zerre kadar olanlar bile onun ilminin dışında değildir. Bundan daha küçüğü ve daha büyüğü de şüphesiz apaçık Kitaptadır." 34/1-3 "Doğrusu zeval bulmasın diye gökleri ve yeri tutan Allah'dır. Eğer onlar zevale uğrarsa ondan başka, and olsun ki, onları kimse tutamaz. O, şüphesiz halimdir, bağışlayıcıdır." 35/41 "Orada hurmalıklar ve üzüm bağları var ederiz, aralarında pınarlar fışkırtırız. Onu ve elleriyle yaptıklarının ürünlerini yesinler; şükretmezler mi? Yerin yetiştirdiklerinden, kendilerinden ve daha bilmediklerinden çift çift yaratan Allah münezzehtir. Onlara bir delil de gecedir Gündüzü ondan sıyırırız da karanlıkta kalıverirler. Güneş de yörüngesinde yürüyüp gitmektedir. Bu güçlü ve bilgin olan Allah'ın kanunudur. Ay için de sonunda kuru bir hurma dalına döneceği konaklar tayin etmişizdir. Aya erişmek güneşe düşmez. Gece de gündüzü geçemez. Her biri bir yörüngede yürürler. Onlara da bir delil Soylarını dolu gemiyle taşımamız ve kendileri için bunun gibi daha nice binekler yaratmış olmamızdır." 36/34-42 "Gökleri ve yeri yaratan, kendilerinin benzerini yaratmaya kadir olmaz mı? Elbette olur; çünkü o, yaratan ve bilendir. Bir şeyi dilediği zaman, onun buyruğu sadece, o şeye 'Ol' demektir, hemen olur. Her şeyin hükümranlığı elinde olan ve sizin de kendisine döneceğiniz Allah yücedir." 36/81-83 ***Erzurumlu İbrahim Hakkı'nın Marifetname isimli eserinden Bölüm 1 Madde 1 Kısım 1/2
On sekizinci yüzyılda yaşamış büyük İslam alimi ve şairlerindendir. Risale-i Nur’da da yer alan,"Mevlâ görelim neyler / Neylerse güzel eyler" veciz sözlerin yazarıdır. Hem din ilimleri hem de müsbetilimlerle uğraşan bir alimdir. Asırlar öncesinden vermiş bulunduğu ilmi bilgiler günümüzdeki bilgilerle önemli ölçüdeparalellik arz etmektedir. İbrahim Hakkı, 18 Mayıs 1703 tarihinde Erzurum’a bağlı Hasankale ilçesinde dünyaya geldi. DervişOsman Efendi ile Hasankale’nin ileri gelenlerinden birinin kızı olan Şerife Hanife’nin oğludur. Dokuz yaşında ikenamcası tarafından babasının da bulunduğu Tillo’ya götürüldü. Babası daha önceden buraya gelip İsmail Fakirullah’abağlanmış ve burada kalmaktaydı. İbrahim Hakkı Tillo’ya gelince hem uzun zamandan beri görmediği babasını gördühem de Fakirullah Hazretleri ile karşılaşınca ona karşı derin bir sevgi ve hayranlık duygusu kendisinde uyandı. Uzunbir süre Tillo’da kaldı ve Fakirullah’ın ilim ve irfanından istifade etti. İbrahim Hakkı, babasının vefatından sonra Erzurum’a geri döndü. Burada Arapça ve Farsça başta olmaküzere eğitimine ve ders almaya devam etti. Eğitimini tamamladıktan sonra tekrar Tillo’ya gitti. Bir süre burada kalarakFakirullah Hazretlerinin vefatına kadar hizmetinde bulundu. Bundan sonra tekrar Erzurum’a döndü ve bir süre imamlık arada hac farizasını yerine getirmek maksadıyla hacca gitti. Hac dönüşü Lübbü’l-Kütub adlı eserini yazdı. Bueserde kendi manzumeleri yer aldığı gibi Feridüddin, Sadi Şirazi, Nizam-ı Aruzi, Ömer Hayyam gibi meşhur şairlerinşiirlerini eserinde bir araya getirdi. İbrahim Hakkı, 1747 yılında İstanbul’a gitti. Padişah I. Mahmud ile görüşerek takdirini kütüphanesinde çalışarak özellikle astronomi konusunda araştırmalarda bulundu. İstanbul’da bulunduğu sürezarfında kendisine müderrislik payesi de verildi. Daha sonra Erzurum’a geri döndü. Daha önce yaptığı gibi imamlıkvazifesine devam etti. Akabinde ilmi faaliyetlere daha fazla zaman ayırmak maksadıyla imamlık vazifesinden çoğunu Hasankale’de geçirdi. 1755 yılında tekrar İstanlbul’a gitti. Öncekine nazaran daha fazla kalarakilmi çalışmalarını devam ettirdi. İstanbul dönüşünde yaptığı çalışmalarının da katkısıyla Marifetname’yi kısa sürede yılında tekrar Tillo’ya gitti. Fakirullah Hazretlerinin oğulları tarafından ilgiyle karşılandı. Tillo’da kalmasınısağlamak ve babalarının yerine geçmesini temin etmeye çalıştılar. Kız kardeşlerini kendisiyle evlendirdiler. Birkez daha hacca gidip döndükten sonra Tillo’da talebe yetiştirmeye başlayarak dersler verdi. Ders verdiği gibi eserleriniyazmaya devam etti. Bir ara tekrar hacca gidip dönüşte Erzurum’a gittiyse de akabinde tekrar Tillo’ya döndü. Aynızamanda Fakirullah Hazretlerinin kızı olan hanımın, akabinde yine kayınbiraderi ve Fakirullah Hazretlerinin büyük oğluolan Hamza Ganiyullah’ın vefatları kendisini çok etkiledi. 22 Haziran 1780 yılında Hakkın rahmetine kavuştu. CenazesiFakirullah Hazretlerinin türbesine defnedildi. İlme ve okumaya son derece ehemmiyet veren İbrahim Hakkı Hazretleri "İnsaniyye" adlı eserinde;"Bu zamanda en dürüst dost, en uygun meclis arkadaşı, en seçkin yoldaş, yârların en hayırlısı ve sevgililerinen sevgilisi kitaplar olduğu için bunların sohbetlerine meylimi salmışımdır" Mustafa Çağrıcı; "İbrahimHakkı Erzurumî", TDVİA. 21. C. s. 306 sözlerine yer vermektedir. Gösterdiği büyük gayret ve yaptığı araştırmalarlakendisini çok iyi yetiştirdi. Arapça’ya hakim olduğu gibi Türkçe’yi de çok güzel kullandı. Din ilimleriyle müspet ilimleri bir arada götürerek çok yönlü bir alim olarak tanındı. Sadece aklındoğrultusunda giderek yarı aydın bir alim olmadığı gibi, fen ilimlerini ihmal etmek suretiyle mutaassıp bir din adamıda değildi. Aklını fen, vicdanını da din ilimleriyle aydınlatmak suretiyle gerçeği bulmuş bir alimdi. Yoğun birbilgi birikimine sahip olup tıp, astronomi, anatomi, geometri, aritmetik, fizik, fizyoloji, felsefe, psikoloji,trigonometri, ahlak gibi muhtelif ilim dallarında geniş bir bilgiye sahip oldu. Anatomi ve insan fizyolojisi ile ilgili verdiği bilgiler ve eserindeki kayıtlar bu günün bilgileriyleparalellik arz etmektedir. Bu meyanda on iki kaburganın yönleri, fonsiyonel özellikleri, bel kemiği ve bölümleri,bilek, el kemiklerinin görevleri gibi konularda vermiş bulunduğu bilgiler dikkat çekicidir. Diğer taraftan astronomiilmi ile ilgili dikkat çekici bilgiler vermektedir. Dünyayı çevreleyen hava tabakaları ve aralarında meydana gelen gelişmeler,güneş ısısının yerden yansıdığını, yansımaya yakın yerlerin daha sıcak olacağı, yüksek yerlere çıkıldıkçasıcaklığın düşeceği, yıldırım ve gök gürültüsünün mahiyetleri, ışık dalgaları ile ses dalgalarının yayılışındakizaman farkları vb. gibi konularda aktardığı bilgiler kendinden önceki alimlerin nakillerine dayandığı gibi, önemliölçüde kendi gözlemlerine de dayanmaktadır. İbrahim Hakkı, geleneksel ilimleri takip ettiği gibi yeni gelişmeleri de takip etti. Özellikle astronomialanındaki yeni gelişmelerden haberdar oldu. Ona göre astronomi ile ilgili yeni hiçbir ilmi gelişme Allah’ın evreniyaratıp yönetmesi gerçeğine aykırı değildir ve olamaz. Bütün ilmi gelişmeler bu çerçeve içinde ilmi gelişmeleri din adına reddetmek çok büyük tehlikeleri ihtiva etmektedir. Bediüzzaman Hazretleri, dünyanınküre şeklindeki yuvarlaklık yorumuna şüphe ile bakanlara çeşitli alimlerin eserlerine müracaat etmelerini tavsiyeetmektedir. İsimleri zikredilip eserlerinin okunması tavsiye edilenlerden birisi de İbrahim Hakkı Hazretleridir. Dünyanınyuvarlak olduğunu aklına sığıştıramayana İbrahim Hakkı’nın arkasına düşmesini tavsiye eder Muhakemat s. 49.Bediüzzaman devamla İmam-ı Gazali’nin çok şiddetli olan ikazını hatırlatır; "Kim küreviyet-i arz gibi bürhan-ıkat’iyle sabit olan bir emri dine himâyet bahanesiyle inkâr ve reddetse, dine cinayet-i azîm etmiş olur. Zira bu sadâkatdeğil, hıyânettir". İbrahim Hakkı, hayatın en yüksek gayesini marifet ve marifetin en yüce derecesini de Marifetullah olarakaçıklar. Marifetullahın anahtarı kendini bilmektir. Kendini bilmenin anahtarı da alemi bilmektir. Kendini hakkıylaokuyabilen Cenabı Hakkın fiil ve sıfatlarına vakıf olabilir. İnsan, emrine verilenler üzerinde tasarrufta bulunmaimkanına sahip olduğu gibi, hem kendisini hem de kainatı tasarrufu altında bulunduran birinin varlığını anlayarakRabbine ulaşabilir. Ebedi kurtuluşa ermenin yegane yolu Kur’ân-ı Kerim ve Resulullah’ın sünnetiyle amel etmektir. Buaynı zamanda her türlü ferdi ve sosyal problemlerin çözülmesini de sağlar. İbrahim Hakkı, ilmi sonuçlarla çatışır gibi görünen hadislerin tevili yoluna gidilebileceğini ve balık kıssasının tevilini yaparken, bunun öküz ve balık burcu olarak yorumlanması gerektiğinibelirtmektedir. Diğer taraftan her şeyin din alimlerinden sorulmasının gerekmediğinden söz eder. Meselâ, dinîmeseleler dışındaki dünyevi işlerin din alimlerinden sorulmasına gerek olmadığına hükmeder. Bu ifadelerle pozitifilimler konusunda uygulanacak metoda açıklık getirir. Eserleri Eserlerini Türkçe, Arapça ve Farsça dillerinde yazdı. Bir kısım eserleri manzum şeklindedir. Kaside,gazel, rubai ve kıtalarında dini ve ilmi konuları işledi. Bu konulardaki fikirleri ustalıkla dile getirdi. En meşhureseri Marifetname’dir. Gerek dini gereksi din dışı konuları ihtiva eden ansiklopedik bir eserdir. Bu eser dini ve ilmianlayışını yansıtması açısından da ayrı bir öneme sahiptir. Bu eserin bir çok yazması olduğu gibi çok sayıdabaskısı da yapılmıştır. Muhtelif bölümlerden oluşan Divan’ı oğlu İsmail Fehim için tertip edilmiştir. Bu eser366 gazelden oluşmaktadır. Bu eserde Arapça ve Farsça şiirler de yer almaktadır. İnsaniyye adlı eseri çok geniş hacimlidir. Bu eser üç ayrı dilden ve yüz kırk kitaptan toplananbilgilerle vücuda getirilmiştir. Bu eserin bir nüshası Süleymaniye Kütüphanesinde bulunmaktadır. Mecmuatü’l-İrfaniyyederleme bir eserdir. Bazı ayet ve hadislerle ilgili olarak İslam alimleri ve düşünürlerinin fikirleri nakledilmektedir. Çok sayıda eser vermiş olup bazıları şunlardır Mecmuatü’l-Maani, Meşariku’l-Yûh, Sefinetü’r-Ruh,Kenzü’l-Fütûh, Urvetü’l-İslâm, Hey’etü’l-İslâm, Tuhfetü’l-Kirâm vs.
18. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'nda Batı ve Doğu kültürlerini bir arada aktarmaya çalışan önemli düşünürlerden birisi de Erzurumlu İbrahim Hakkı, 1703'de Hasankale'de doğmuştur. 1747'de İstanbul'a gitmiş ve Sultan I. Mahmud'un Saray Kütüphanesi'nde çalışmaya başlamıştır. Daha sonra müderrislik yapmasının uygun olduğu düşünülerek Erzurum Abdurrahman Gazi Zaviyedarlığı'na atanmıştır. 1755'te bir kez daha İstanbul'a giden İbrahim Hakkı, 1757'de Hasankale'ye dönmüş ve ünlü eseri Marifetname'yi yazmaya başlamıştır. 1798'de ölmüştür. Eserlerinde güzel ahlakı, dini heyecanı, ilahi aşkı işleyen İbrahim Hakkı, aynı zamanda bilim, bilimin önemi ve bilimsel faaliyetlerin değerini de vurgulamıştır. Bu amaçla bir çok eser kaleme almıştır. Ancak onun en çok tanınan eseri ise Marifetname'dir. Doğu ve Batı biliminin birlikte verilmeye çalışıldığı ansiklopedik bu kitap, nazım ve nesir şeklinde kaleme alınmış, ağdalı bir dille yazılmış hacimli bir kitaptır. Kitabın değişik tarihlerde bir çok baskısı yapılmış, ayrıca Fransızca ve Farsçaya da çevrilmiştir. Bu da onun yazıldığı tarihten sonraki dönemlerde de ilgi çektiğini göstermesi bakımından önemlidir. Eser bir giriş, üç anabölüm ve bir sonuçtan oluşmaktadır. Girişte evrenin yaradılışı, gökler, melekler, cennetler, Güneş, Ay, yıldızlar, Ay ve Güneş tutulması, Kaf Dağı, Arz'ın katmanları, cehennem, Adem'in yaratılışı ve kıyamet belirtileri gibi konularda açıklamalar yer almaktadır. Birinci bölüm hikmet, felsefe ve tasavvufla ilgilidir. Maddenin mahiyeti, arazlar, akıllar, ruhlar ve varlığın temelini oluşturan dört unsur konusunda bilgiler içermektedir. Yine bu bölümde aritmetik, geometri, astronomi ve astroloji, denizlerin ve karaların yararları, iklimler, yeni ve eski astronomi sistemleri, madenler, bitki ve hayvanlar alemi, ve evrim konusunda bilgiler verilmiştir. İkinci bölümde ise insan anatomisi, canlı fizyolojisi, insanda yapı ve karakter arasındaki ilişkiyi ele alan kıyafetname bölümü, rüyalar, ruh ve beden temizliği, yemek ve uyku rejimi, cinsel ilişki, ölümün gerekliliği, ruh ve beden ikilemi, ruhun bedenden ayrılması konuları işlenmiştir. Üçüncü bölüm ise, insan için bilginin önemi, Kuran'ın bu konularda sağladığı yarar ve önem, öteki dünya, akıl, zikr ve özellikleri, evliya hikmeti ve faziletleri gibi konulara ayrılmıştır. Sonuç bölümünde ise ahlak ve görgü kuralları ele alınmıştır. Burada güzel ahlakın öneminden, eğitim ve öğretimin ilkelerinden, köle ve efendisinin davranış esaslarından, akrabaların birbirlerine nasıl davranması gerektiğinden, velilerin ve fakihlerin davranışlarının nasıl olması gerektiğinden söz edilmiştir. Kitap incelendiğinde, Erzurumlu İbrahim Hakkı'nın üzerinde en çok durduğu konunun astronomi olduğu görülür. Burada Batlamyus ve Copernicus kuramları hakkında ayrıntılı bilgi vermiştir. Eski ve yeniyi kaynaştırma isteğinin güzel bir örneği olan bu anlatımında İbrahim Hakkı aynı zamanda, Dünya'nın yuvarlaklığını göstermek için daha önceden bilinen bir çok delili sıraladıktan sonra, gezegenler, yere olan uzaklıkları, burçlar, diğer yıldızların ve gezegenlerin Güneş'e göre pozisyonları hakkında da bilgiler vermiştir. Yine yapıtta Doğu ve Batı yarıkürelerinin haritaları verilmiş, Avrupa, Asya ve Afrika kıtaları oldukça güzel bir şekilde gösterilmiştir. İbrahim Hakkı'nın üzerinde durduğu diğer bir konu da canlı yapısı ve işlevidir. Ona göre, insanın kemiği, kası, ve çeşitli organları hakkında bilgi sahibi olmak Yüce Tanrı'yı anlamak, onun büyüklüğünü, sanatının gücünü kavramakta yararlı olacaktır. Marifetname'nin en ilginç kısımlarından birisi de Kıyafetname adı verilen kısmıdır. Manzum olan bu kısımda karakterle insan yapısı arasındaki sıkı ilişkiyi göstermeye çalışmıştır. Bu konuya duyulan ilgi aslında oldukça eskidir. Eski Yunan ve Çin'de bu konuya ilişkin açıklamalar bulmak olanaklı olduğu gibi, daha sonraki dönemlerde de konu yaygınlığını korumuş ve 19. yüzyılda psikolojinin ilgi alanına girmiştir. Mesela, Sigmund Freud ve Carl Gustav Jung da konuyla ilgili açıklamalarda bulunmuşlardır. Daha sonra, Dr. Kretschner 400'e yakın hastası üzerinde yaptığı araştırmalar sonucu, çehre ve kafa yapısı ile beden yapısı arasında sıkı bir ilişki olduğunu göstermiştir. Ancak konunun bilimselliği hala tartışmalıdır.
erzurumlu ibrahim hakkı marifetname burçların özellikleri