8CR3. Kuraklık, toplumsal bir sorun olmak ile birlikte tüm dünyayı ilgilendirmektedir. Kuraklık, dünyanın sonunu getirebilecek güçte bir doğal afettir. Bizler de bu konunun önemine dikkat çekerek hazırlamış olduğumuz bu yazıda, sizlere kuraklığı önlemek için ne yapmalıyız kısaca bilgi vereceğiz. Kuraklığı Önlemek İçin Yapılması Gerekenler İnsanların kuraklık ve zararları ile ilgili bilgi sahibi olması, Doğanın korunması ve geliştirilmesi, Su kaynaklarının korunması ve gereksiz su tüketiminden kaçınılması, Su kaynaklarının kirletilmemesi ve kirletenlerin uyarılması, Kuraklığı engelleyecek hususlar ile ilgili insanlara bilinçlendirme çalışmaları yapılması, Kuraklığın sistemli bir şekilde takip edilmesi, Kuraklık şiddeti ile ilgili bilgi sahibi olunarak, daha özenli ve dikkatli yaşanması alınması gereken önlemler arasında yer almaktadır. “Ey kahraman Türk kadını! Sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.” ATATÜRK 25 Kasım günü, Dominik Cumhuriyeti’nde üç kız kardeşin tecavüz edilerek vahşice öldürmesi ve cansız bedenlerinin bir uçurumun kenarında bulunmasının bütün dünyada yankı bulması üzerine; BM tarafından “Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Mücadele Günü” olarak belirlenmiştir. 1960 yılında yaşanan bu olay, dünyada büyük yankı uyandırmışsa da, kadına yönelik şiddetin bu tarihten çok eskiye dayandığı ve ülkemizde de ne yazık ki hala bu durumun ağır örneklerinin yaşandığı hususu, su götürmez bir gerçektir. Bu makalemizde ise; Türkiye’de kadına karşı şiddetin önlenmesi ve ortadan kaldırılması’ adına ne tür çalışmalar yapıldığı ve bu çalışmaların yetersiz olmasının nedenleri üzerinde duracağız. Kadına yönelik şiddet kavramı toplumsal cinsiyete dayalı olarak toplumun zayıf halkasını ! oluşturan kadınlara yönelik gerçekleştirilen eylemleri tanımlamak için kullanılmaktadır. Bu konu hakkında yapılan araştırmalar kadınların maruz kaldığı şiddetin sadece fiziksel olarak değil, psikolojik, ekonomik, cinsel olarak da var olduğunu ortaya koymaktadır. Kadına yönelik fiziksel şiddet; kadının bedensel bütünlüğüne yönelik eylemlere, cinsel şiddet; kadının isteği dışında zorla ilişkiye girme, taciz gibi eylemlere, psikolojik şiddet; kadına yönelik hakaret ve aşağılamalara, ekonomik şiddet ise; kadının zorla çalıştırılma ya da iş hayatından aktif rol almasının önüne geçen eylemlere maruz bırakılma şeklinde ifade edilebilir. Üstelik kadın aynı anda birden fazla şiddetle de karşı karşıya kalmakta ve bu şiddet eylemlerinin önüne geçme adına ne yapacağını bilmemektedir. Bu açıdan öncelikle toplumda normalleşen !, sıradanlaşan ! kadına yönelik şiddet eylemleri üzerine başta kadınlar olmak üzere bireyler bilinçlendirilmeli, kadına yönelik şiddetin en ağır insan hakları ihlali olduğu’ konusunun altı çizilmelidir. Kadın, toplumun her alanında eğitim, yaş, sosyoekonomik durum ayırt etmeksizin şiddete maruz kalmakta, her gün medyaya yansısın/yansımasın birçok kadına yönelik şiddet eylemi gerçekleşmektedir. Ülkemizde kadına karşı şiddet konusunda en büyük yankı uyandıran olay AHİM’e başvuru konusu olan ve sonucunda da Türkiye’nin başvurana yüklü miktarda tazminat ödemesi kararlaştırılan devlet tarafından korunamamasına bağlı olarak kocası tarafından öldürülen Nahide OPUZ’ olmuştur. Aynı zamanda bu mahkûmiyet kararıyla Türkiye AİHM’den aile içi şiddet nedeniyle ceza alan ilk ülke olmuştur. Buna benzer olarak yine ülkemizde yaşanan başka bir kadına karşı şiddet vakası örneği ise “Konya’da eşini yüzünden bıçaklayarak, yüzüne çarpı işareti yapmaya kalkışan M. T. hakkında, eşi R. T.’nin şikâyetçi olmasına rağmen, saldırgan koca adli kontrolle serbest bırakıldı.” şeklinde kamuoyuna yansıyan olaydır. Yukarda bahsettiğimiz örnek olaylarda ve buna benzer olarak yaşanan ve yaşanmakta olan tüm kadına karşı şiddet eylemlerinin başlı başına en büyük nedeni; ülkemizde alınan tedbirlerin yetersiz oluşudur. Üstelik mağdur kadın, şiddeti uygulayanın eylemi tekrarlamasından korkması nedeniyle; maruz kaldığı şiddetin sonucunda ciddi bir zarara uğramadığı takdirde; yetkili yerlere başvurarak, bu durumun önüne geçilmesini de ne yazık ki talep edememektedir. “Kadına yönelik şiddeti önlemeye ve ortadan kaldırmaya yönelik” neler yapılabilir? Bu konuda ilk yapılması gereken; kadına karşı şiddet konusunda toplumda bilinç geliştirilmesidir. Bu bilinç her şeyden önce kadının birey olduğunun kabulünü sağlayarak, toplumdaki zihniyeti değiştirici şekilde olması gerekmektedir. Devlet çok yönlü olarak bu ciddi sorunu ele almalı, bu konuda gerekli politikalar üretmelidir. Kadına karşı şiddetle mücadele toplumsal düzeyde ortak ve kararlı bir şekilde yürütülmeli, kadına karşı şiddeti doğuran ve devamlı hale getiren olumsuz tutum ve davranışları ortadan kaldırmak için sosyal farkındalık oluşturularak, toplumdaki bireylerin kadına karşı bakış açısında olumlu değişimlere sebebiyet verecek düzenlemeler yapılmalıdır. Kadınların, eğitim ve iş hayatında desteklenmesine ve meslek sahibi olmalarına yönelik düzenlemeler yapılmalıdır. Bu durum özellikle ekonomik şiddet mağduru kadınlara yönelik önemli bir gelişme olacaktır. Ülkemizde özellikle mevzuatta bulunmasına rağmen, uygulamadaki eksiklikler nedeniyle kadına karşı şiddet eylemlerinin önüne geçilememektedir. Bu açıdan uygulamaya öncelik verilmeli ve yasalar lafzına ve amacına uygun olarak uygulanmalıdır. Buna ilişkin örnek vermek gerekirse; Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen belirli suçlara ilişkin cezalara uygulanan haksız tahrik’ indiriminin kadına karşı şiddet suçlarının cezalarında uygulaması kaldırılmalıdır. Ayrıca bu sayede kadına karşı şiddete ilişkin suçların cezaları cezaların caydırıcılığı ilkesi’ niteliğine daha fazla haiz olacaktır. Şiddete uğramış mağdur kadınlar için güvenli, kolayca ulaşılabilir, her zaman sığınabilecekleri kurumlar, gerekli tedbirler alınarak oluşturulmalıdır. Şiddet mağduru kadın bu sayede kendini güvende hissedeceği bir ortama kavuşacaktır. Özetle; kadına karşı karşı şiddet eylemlerinin önüne geçebilmek için toplumsal düzeyde hareket edilmesi gerekmektedir. Devlet bu konuda gerekli önlemleri alırken öncelikle şiddeti önleme ve şiddet mağdurunu koruma, sonrasında şiddeti ortadan kaldırmaya yönelik mevzuatta gerekli düzenlemeleri yaparak ve uygulamadaki eksiklikleri tamamlayarak şiddet uygulayana karşı caydırıcı önlemler almalıdır. Ayrıca işbu makalemize ek olarak belirtmek isteriz ki; kadına karşı şiddetin önlenmesi hakkında 6284 sayılı kanun kapsamında son yapılan değişikliklerle birlikte ortaya çıkan sorunları daha önce başka bir yazımızda yer vermiştik, bu konuda o yazımız da yer alan eleştirilerimiz de dikkate alınmasının faydalı olacağı, kanaatindeyiz. “Allah sizden; kadınlara karşı iyi ve hayırlı olmanızı ister; çünkü onlar, sizin analarınız, kızlarınız veya teyzelerinizdir.” HZ. MUHAMMED Neticeten, gerek Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün öğütlerinin gerekse de Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa in hadislerinin öncü alınmak suretiyle, kadınlarımıza gereken önemin verilmesini ve bu konuda kadınlarımızı koruyan gerekli yasal düzenlemelerin yasa koyucu tarafından getirilmesini gönülden temenni ediyoruz. Av. Begüm GÜREL Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf, çocuğa yönelik şiddetle mücadelede en etkili ve öncelikli silahlardan birinin ’sessizliği kırmak’ olduğunu belirterek, bu alanda herkesin işbirliği içinde planlı ve koordineli bir şekilde katkıda bulunmasının sağlanması gerektiğini Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nun liderliğinde, UNICEF ve Belçika Federal Hükümetinin katkısıyla düzenlenen Çocuklara Yönelik Şiddetin Önlenmesi Ulusal Eylem Planı Hazırlık Toplantısı, Ankara Barolar Birliği Konukevi’nde Kavaf, burada yaptığı konuşmada, tüm dünyada çocukların her geçen gün daha fazla şiddete ve istismara maruz kaldığını ifade etti. Ayrıca çocukların teknolojinin bir gereği olan internet üzerinden de malzeme olarak kullanılabildiğine işaret eden Kavaf, çocukları giderek daha fazla tehdit eden bu konuyu görmezden gelme gibi bir lüksün bulunmadığını çapında yapılan araştırmalara göre, her 5 yetişkinden birinin 18 yaşına gelmeden cinsel şiddete maruz kaldığına dikkati çeken Kavaf, "Şiddetin tek bir faktörle açıklanması mümkün değildir. Aile içinde yaşanan şiddet, sosyo-kültürel, ekonomik, psikolojik ve iletişimsel faktörlerle ilişkilidir. Anne-babanın çocuğa yönelik şiddet davranışının temelinde, bütün bu faktörlerin değişen oranlarda fakat birlikte hareket ettiği bilinmektedir. Ancak aile içindeki şiddet çoğunlukla gizli kalmakta, çocuğu ya da diğer aile bireylerini hedef alan şiddet olayları özel hayat olarak kabul edilmektedir" diye içi şiddetin, hem şiddet gören annenin çocuğuna şiddet göstermesine, hem de anne-baba arasındaki şiddet sahnesine tanık olan çocuğun duygusal yıkımına neden olduğunu belirten Kavaf, şiddetin öğrenilen ve taklit edilen bir davranış modeli olduğunu söyledi. Kavaf, "Çocuğa yönelik şiddetle mücadelede en etkili ve öncelikli silahlardan biri ’sessizliği kırmak’ ve bu alanda herkesin işbirliği içinde planlı ve koordineli bir şekilde katkıda bulunmasını sağlamaktır" Türkiye’de gerek Anayasa ve yasalarla, gerekse Çocuk Hakları Sözleşmesi gibi uluslararası sözleşmelerle, çocuk haklarının uygulanması doğrultusunda politikalar geliştirildiğini dile getiren Kavaf, ilgili kurum ve kuruluşlarca yürütülen çalışmalarla ilgili bilgi ÜLKELERİNİN KIZAMIĞI YOK ETMELERİNİ BEKLİYORUZ"-TBMM Çocuk Hakları İzleme Komitesi Başkanı Cevdet Erdöl de Türk toplumunun çocukları önceleyen bir toplum olduğunu belirtti. Komitenin çalışmalarını anlatan Erdöl, komitenin internet sayfası üzerinden çocukların dileklerini kendilerine ilettiklerini eğitim haklarının önemine değinen Erdöl, "Fakirlik, zenginlik.. Sebep ne olursa olsun kız çocukları mutlaka okutulması lazım" çocuklarda kızamık hastalığının ülkeden kaynaklanan hiçbir vakasının bulunmadığına işaret eden Erdöl, Avrupa ülkelerinin kızamığı yok etmesini beklediklerini vurguladı. Avrupa’da bazı ülkelerde çocuk yaşta çocuk sahibi olanlara ülke tarafından geniş sosyal imkanlar sunulduğunu bildiren Erdöl, bunun diğer küçük yaştaki çocukları cezbetmesi bakımından yanlış bir uygulama olduğunu tanımı için 0/18 yaş aralığını da doğru bulmadığını belirten Erdöl, bu nitelendirmenin -1/18 olması gerektiğini, çünkü çocukların doğmadan önce pek çok hakka sahip olduklarını ifade dünyasında televizyon, internet gibi gelişmelerin tüm dünyadaki çocukların ilgisini çeken bir alan olduğuna işaret eden Erdöl, bu sanal dünyadaki tehlikelerle ilgili ciddi çalışmalar yapılması gerektiğine dikkati ÇOCUKLARI NASIL EĞİTECEKLERİNİ BİLMİYOR"-TBMM Çocuk Haklarını İzleme Komitesi Üyesi, AK Parti İstanbul Milletvekili Halide İncekara da "çocuklar geleceğimizdir" sözünün çocuk alanını geleceğe ertelediği için doğru bulmadığını belirterek, "Çocuklar bugünümüzdür" denilmesini istediğini çocukların dünyayı daha erken algıladıklarını anlatan İncekara, çocukların eğitimi konusunda önemli sıkıntılar bulunduğunu, öğretmenlerin çocukların nasıl eğiteceklerini bilmediğini belirtti. Sendikaları ayrı olduğu için aynı okulda çaydanlıkları ayrı olan öğretmenlerin çocuğa şiddet uygulamamasının düşünülemeyeceğini dile getiren İncekara, "Çocukların üstlerinde kat kat paltolar var ama çocukların ruhları ısınsın diye bir iletişim aracımız olmadı. Müzik kabiliyeti olan çocuğu piyanodan mahrum bırakırsanız ona şiddet uygulamış olursunuz. Çocuklara hep ’ne olacaksın’ diye sorarız ama ona ’nasıl yaşamak istersin’ diye sormak aklımıza gelmez" diye aileleri tarafından çalıştırılması ya da çalıştırılmak için çocuk yapılması gibi konulara da değinen İncekara, bu çocukların cezaevine girdikten sonra mutlu olduklarını ifade etti. Çocukların cezaevlerinde voleybol, basketbol toplarıyla tanıştığını, fırçayı, resimi buralarda gördüğünü anlatan İncekara, cezaevine giren çocukların aylık maliyetlerinin bin 300 lira olduğunu dile DAĞINIK VE YETERSİZ"-Belçika Ankara Büyükelçisi Pol De Witte, çocuk haklarının kendi ülkelerinde önemli bir yere sahip olduğunu söyledi. Çocuğa yönelik şiddeti ayrı bir şekilde ele aldıklarını ifade eden Witte, bu konuda kültür ve sosyal statü ile etnik grup farkı bulunmadığını belirtti. Witte, teknoloji kullanımının da çocuklar için çok tehlikeli olduğuna işaret Delegasyonu Mali İşbirliği Kurum Oluşturma ve Sivil Toplum Bölümü Başkanı Erwan Marteil de çocuklara yönelik hassas politikalar izlenmesi ve siyasi gündemde çocukların sorunlarının yer alması gerektiğini yönelik şiddetin pek çok sosyal probleme de neden olduğunu ifade eden Marteil, çocukların travmalar yaşayabildiklerini, risk alma ve davranışlarını yönetme gibi becerilerinin oluşmamasına neden olabildiğini kaydetti. Bu alanda Türkiye’deki verilerin dağınık ve yetersiz olduğu yönünde eleştiride bulunan Marteil, çocuğa yönelik şiddet genellikle gizli kaldığı için verilerin oluşturulmasında herkesin desteğine ihtiyaç olduğunu söyledi. Marteil, Türkiye’nin AB’ye katılım sürecinde bu önemli konunun mutlaka dikkate alınması gerektiğini Türkiye Temsilcisi Amyan Abulaban, çocuk dostu bir ortam oluşturulması açısından toplantının önemli olduğunu söyledi. Çocuğa yönelik şiddetin bütün ülkelerde bir sorun olduğunu ancak çoğu ülkenin bunu inkar ettiğini belirten Abulaban, Türkiye’nin bunu düzeltmeye çalışan ülkelerden biri olmasının Türk Hükümeti’nin bu konuya kendisini ne kadar adadığını gösterdiğini - 1159 Son Güncelleme - 1203 Uzman Psikolog Elmas Merve Malas, yeni tip korona virüs Covid-19 pandemisinin toplumda şiddeti artırdığını söyledi. Uzman Psikologu Elmas Merve Malas, pandeminin devam etmesi ve vaka sayılarının artmasıyla beraber, toplumda şiddet olaylarının da arttığını, işsizlik, hastalığa dair olan belirsizlik, sosyal mesafe ve karantina gibi durumların ev içi şiddeti daha da arttırdığını belirtti. Covid-19’un yayılmasını önlemek için getirilen kısıtlamalardan ötürü kişilerin özgürlük alanlarının sınırlandığını ifade eden Malas, “Bu kısıtlamalar ve alınan önlemler kişilerin planlarını ertelemesine ve amaçlarına yönelik davranamamalarına neden oldu. Kişilerin geleceğe dair kaygı düzeyleri arttı. Çalışma hayatı, eğitim ve sosyal yaşam ile ilgili planlarında değişikliklere yol açtı. Bu belirsizlik durumun ne kadar süreceğinin belli olmaması kişilerin kendilerini güçsüz hissetmelerine, acı çekmelerine ve günlük hayat düzenlerinin bozulmasına neden oldu. Evde, işte, trafikte, hastanede ve günlük yaşamda kişiler bu olumsuz duygularla karşılaştıklarında sorunlarıyla baş etmede zorlandılar, öfke düzeyleri yükseldi, sonuçta saldırganlık ve şiddet davranışları ortaya çıktı. Psikolojik destek almaya gelen birçok danışanım eşine, çocuklarına ve çevresine karşı yoğun öfke duygusu yaşadığını, bu öfkelerini kontrol edemediklerini ve öfkelerinin şiddete dönüştüğünden yakınmaktadır. Çocukluk döneminde şiddete maruz kalmış bireyler yetişkinlik döneminde problemlerini çözmek için şiddete başvurabilir. Stres altında kişilerin toleranslarının azalmasıyla şiddete başvurabilirler” dedi. “Şiddet, stres ve kaygı durumlarında daha fazla artmakta” Uzman Psikolog Malas, kadınlar, çocuklar ve yaşlıların bu dönemde şiddete daha fazla maruz kaldığına değindi. Ev içi şiddet olaylarının arttığını bildiren Malas, “Şiddet, stres ve kaygı durumlarında daha fazla artmaktadır. Covid-19 sürecinde fiziksel, psikolojik, ekonomik ve cinsel şiddete maruz kalan kişiler, şiddet uygulayan kişi ile aynı evde kalmak zorunda kaldılar. Şiddete maruz kalan kadınlar suçluluk, yalnızlık, korku, çaresizlik, kendine güvensizlik, değersizlik, gerginlik ve huzursuzluk gibi duyguları yoğun biçimde yaşamakta, yaşam enerjisinde azalma ve uyku ve iştah bozukluğu, kendine zarar verme davranışları veya intihar girişimleri de görülmektedir. Şiddet, hangi şekilde olursa olsun, kişilerde psikolojik rahatsızlığın ortaya çıkmasına neden olabilir. Akut stres bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu, anksiyete bozuklukları, alkol madde bağımlılığı, depresyon gibi bir çok psikiyatrik rahatsızlık görülme ihtimali ortaya çıkabilir. Eşinden fiziksel ve psikolojik şiddet gören kadınlar çocuklarına şiddet uygulayabilir, öfkelerini kontrol edemezler. Bazı kişilerde ise, aşırı temizlikle uğraşma, aşırı yemek yeme ve kendilerini bir işe verme davranışı görülebilir. Bazen de kişiler depresyona girdiklerinde sigara ve alkole yönelirler ya da çevresine öfke ve saldırganlıkta bulunabilirler” diye konuştu. “Öfkenizi kontrol edemezseniz uzaklaşın” “Öfkeli hissettiğimiz zaman ne yapmalıyız?” sorusuna da cevap veren Malas şunları söyledi; “Öfke hissettiğimiz zaman kendimize öfkenin geçici bir duygu olduğunu, kısa bir süre sonra geçeceğini hatırlatmalıyız. Öfke sırasında yanlış kararlar vermek ve hata yapmak yüksek ihtimaldir. Öfkeli oldu-ğumuz zaman karşımızdaki kişiye zarar verebileceğimizi hatırlamalıyız. Öfkeli hissettiğimizde kontrol edemiyorsak ortamdan uzaklaşmamız gerekir. Bunların yetersiz kaldığı durumlarda, psikologlar veya psikiyatristlerden yardım alabilirsiniz. Eğer öfkemizi kontrol edebilirsek yararlı, eğitici bir duygu haline gelebilir.” Etiketler Uzman Psikolog Elmas Merve Malas, Deprem İçin Alınması Gereken ÖnlemlerDepremler, zaman zaman birçok insanın yaralanmasına, hatta can kaybına neden oluyor. Bunun yanı sıra mal kaybına da sebep olan depremden korunmak için ne gibi önlemler almalıyız. Unutmayalım, deprem öldürmez ancak tedbirsizlik ve çürümüş binalar öldürür. Bu içeriğimizde de sizler için depremden nasıl korunmanız gerektiği, deprem anında almanız gereken önlemleri deprem anında hayatınızı kurtarabilecek alınması gereken önlemler;Deprem Nedir?Yer kabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşim dalgaları halinde yayılarak meydana gelen ve yeryüzünü sarsan doğal felaketlere deprem deniliyor. Deprem, insanın hareketsiz kaldığı ve güvenle bastığı toprağında oynayacağını ve üzerinde bulunan yapılara hasar verip, can kaybına uğrayacak şekilde yıkılabileceğini gösteren doğa olayıdır. Dünya üzerinde gerçekleşen depremler bazen bir sallantı bazen de yer değiştirme şeklinde kendini Korunmak İçin Neler Yapılmalıdır?Deprem konusunda toplum olarak bilinçsiziz. Bu konuda bilinçlenmeliyiz, yaptığımız hatalar ölümlere neden olabilir. Bunun için sadece deprem anı değil, öncesi ve sonrasında da nasıl hareket etmeliyiz, ne gibi önlemler almalıyız bilinmelidir. Sizler için bir araya getirdiğimiz depreme karşı kendinizi nasıl korumanız gerektiği bilgilerini dikkatli bir şekilde okuyup önlemlerinizi alınız. Deprem anında da bu bilgiler doğrultusunda hareket ederek hayatınızı tehlikeye büyük deprem fay hatları geçmektedir. Batı Anadolu, Doğu Anadolu ve Kuzey Anadolu olarak adlandırdığımız üç büyük fay hattı bulunmaktadır. Deprem olasılığının yüksek olduğu bölgeler yoğunluktadır. Geçmişimize baktığımız zaman Marmara, Van, Bingöl gibi şiddeti büyük depremlere ve yıkımlara sahne olmuş bir sürü sahneye tanıklık etmişiz. Bu acı sahneler hepimizin akıllarında yer edinmiş, acı bir fotoğraf olarak kalmıştır. Böyle acıların yaşanmaması için deprem öncesinde ne gibi önlemler evlerimiz depreme dayanıklı olmalıdır. Biliyoruz ki deprem değil, bina insanı öldürür. Çin, Japonya gibi ülkelerde şiddetli depremler olduğu halde yıkımlar olmamaktadır. Bunun nedeni oradaki evlerin depreme dayanıklı şekilde yapılmasıdır. Bunun için oturduğumuz binaların depreme dayanıklı olup olmadığını araştırmamız gerekiyor. Eğer dayanıklı değilse dayanıklı duruma deprem planı hazırlamalıyız. Bu planda güvenli olan yerleri ve deprem sonrası binadan çıkış yollarını belirlememiz gerekiyor. Evimizin içindeki eşyaların deprem anında üzerimize düşmesiyle de canımızdan olabiliriz. Sarsıntı halinde devrilebilecek kitaplıkları, dolapları sabit bir hale gaz, su vanası ve elektrik şalterlerinin yerini öğrenmeliyiz. Bunları deprem anında çantası hazırlamalıyız. Deprem çantasına pilli fener, pil, düdük, radyo ve ilk yardım çantası koymalıyız. Ayrıca yiyecek, içecek ve giyecek maddeleri de deprem çantasına yerleştirmeliyiz. Bu çantayı evimizde kolayca yetiştireceğimiz bir yerde anında ailenizle toplanacağınız yer açık alan olmalı, elektrik akımının geçtiği yerler Sırasında Neler Yapmalıyız?1. Deprem Sırasında OkuldaysakSakin olmalı, paniğe kapılmamalıyız. Pencerelerden uzak durmalı, sağlamlığına emin olduğumuz sıranın altına girmeliyiz. Ellerimizi başımızın üzerine kenetleyerek başımızı dirseklerimizin arasına almalıyız. Başımız en hassas yer olduğu için mutlaka zarar görmesini Deprem Sırasında Okulun BahçesindeysekOkulun binasında uzak durmalı, duvarlara yaklaşmamalıyız. Güvenli, açık bir alana giderek yere uzanmalı ve dizlerimizin üzerine doğru Deprem Sırasında EvdeysekSağlamlığına güvendiğimiz bir masanın altına girmeliyiz. Sarsıntı anında hemen dışarıya kendimizi atmamalıyız. Pencerelerden, sobalardan, kolayca devrilecek eşyalardan uzak durunuz. Asansör kullanmayınız, elektrikler kesilecek ve içinde kalacaksınız. Basamaklardan koşmamalısınız. Sarsıntı durduktan sonra yavaş bir şekilde dışarıya çıkınız. Binaya yakın olan alanlarda durmayınız, açık alanlarda Deprem Sırasında DışarıdaysakBinalardan, yıkıntılardan, elektrik direklerinden ve camlardan uzak durmalıyız. Köprü, üst geçit ve tünellerden uzaklaşmalıyız. Binalara kibrit, gaz lambası, mum gibi cihazlarla yaklaşmamalıyız. Binalarda gaz kaçağı olduğu için Deprem Sırasında Enkaz Altında KaldıysakSakin olmalı ve paniğe kapılmamalıyız. Yaralı olup olmadığımızı kontrol etmeliyiz. Eğer kıpırdayacağımız bir alan varsa güvenli bulduğumuz yere doğru hareket etmeliyiz. Dışarıda ses duyduğumuz zaman bağırmalıyız, düdük varsa aralıklarla çalmalıyız. Eğer hiçbir imkanımız yoksa artık kurtarma ekiplerinin gelmesini beklemeliyiz. Eğer yanımızda ses çıkartacak cisimler varsa bunlara vurarak sesimizi duyurabiliriz. Böylelikle yardım ekiplerinin daha kısa bir sürede bizlere ulaşmasını Sonrası Neler Yapılmalıdır?Yetkililer izin vermedikçe binalara girmemeliyiz. Su, elektrik, gaz tesisatlarını kontrol etmeliyiz. Vanaları ve sigortaları kapatmalıyız. Kibrit ve çakmakla binalara asla yaklaşmamalıyız. Sarsıntı durduğu zaman kendimize güvenli bir çıkış yolu bulmalı, deprem çantamızı yanımıza alarak binayı terk etmeliyiz. Hasar görmüş binalardan uzak durmalı, kırık cam, döküntü, çivi gibi tehlikelerden kendimizi korumalıyız. Bunun için bot ve eldiven giymeli, yerlere devrilmiş elektrik tellerinden ve kopan kablolardan kendimizi uzak tutmalıyız. Deprem olunca telefonlar kullanılmaz hale gelir. Acil durumlar söz konusu olduğu zaman telefon kullanmalıyız. Acil numaraları küçük hasarlar için meşgul etmemeli, yardıma daha da ihtiyacı olabilecek kişileri düşünmeliyiz. Deprem sonrası kesinlikle eve girmemeliyiz. Art arda depremlerin olma olasılığı vardır. Resmi bilgilerle hareket ediniz, kulaktan dolma bilgilere itibar İçerik ÖnerileriDeprem Önceden Haber Verir mi?Dünyada Yaşanmış En Korkunç 25 Deprem

şiddeti önlemek için ne yapmalıyız